20 Nisan 2011 Çarşamba

HARFLER & ANLAMLARI

HARFLER & ANLAMLARI: "


A : Algılama gücü ve mantık yürütme kabiliyeti yüksek kişiliği temsil eder.

B : Ön sezileri kuvvetli kişiliği temsil eder. En olumsuz olaylarda dahi umutlarını yitirmeyen

kişiliktir, aynı zamanda.

C : Güzel sanatlara yatkınlığı temsil eden duygusal kişiliği ifade eder.

Ç : Zevk ve sefa düşkünü kişiliği ifade eder.

D : Üstün gücü temsil eder, hırslı ve zorluklara direnen kişiliği ifade eder.

E : ruhsal karışıklığı temsil eder, yani üzüntü ve sevinci birarada yaşayan ve ruhsal gel-gitleri olan kişiliği ifade eder.

F : Sakinliği temsil eder, uysal ve güvenilir kişiliğin işaretçisidir.

G : İnatçı kişilik, gerginlik ve üstün güçlere sahip olma arzusunu ifade eder.

H : Sakin ve durağan bir kişiliği ifade eder.

I,İ : Hassas, duygusal ve kırılgan bir kişiliği temsil eder.

J : Kaprisli ve kıskanç kişilik belirtisidir.

K : Başarılı, ünvan sahibi ve daima yükselen bir kişiliği ifade eder.

L : Sanatsal yönleri olan kabiliyetli kişilik ifadesidir.

M : Ticarete yatkınlık ve yüksek zeka seviyeli kişiliği ifade eder.

N : Üstün güçlere sahip, sağduyulu kişiliği ifade eder.

O,Ö : Gizemli kişilik sahibidir. Gizliliği sever ve duygularını açığa vurmaktan kaçınan tiplerdir.

P : Kendinden emin kişilik, girdikleri ortamda kendine güvenli tavırlarıyla dikkat çekerler.

R : Tereddütlü kişilik demektir, karar vermede zorlanmalar yaşarlar.

S,Ş : Hayalperestliği sembolize eder. Aşırı hayal kuran kişilik.

T : Oldukça ketum tavırlı ve duygularını karşısındakine açmayı zor başarabilen kişiliği temsil eder.



U,Ü : Durgun görünümlü, çok ağır hareket eden, işlerini ağırdan alan bir profil çizen kişilik.

V : Kendi içine dönük, umursamaz bir kişiliği ifade eder, bana dokunmayan yılan bin yaşasın

felsefesiyle hareket eden kişilik örneği.

Y : Geçmişteki izleri, üzüntü ve diğer olayları sürekli yaşarlar, geçmişlerini asla unutmazlar ve güçlü bir kişilik yapısı gösterirler.

Z : Bilimsel açıdan başarılı, okumayı seven, akademik anlamda başarılı kişilik ifadesidir.



NASIL BAKILIR?



Sözkonusu isimdeki fiziksel, zihinsel, duygusal, ruhsal enerji sembollerinin açıklamalarına bakmak gerek. İsimdeki harflerin anlamlarını biraraya getirerek anlamlı sonuç çıkarıyorsunuz.



Örnek-1 : Aranan ad 'TUĞBA' olsun, harf tablosundan T-U-Ğ-B-A harflerinin karşılığını bulup alt alta getiriyoruz ve isim falına bakılmış oluyor.

"

Günlüğümden

Günlüğümden: "“Kötümser insanların karamsarlıklarının sebebi, kendi değersizliklerine olan sarsılmaz inançlarıdır.”"

GÖZALTI KAPATICISI NASIL OLMALI?

GÖZALTI KAPATICISI NASIL OLMALI?: "


Fala kalın olmayan, likit, cilt tonundan 1-2 ton açık olan kapatıcı, en uygun olanıdır. Koyu kıvamlı bir gözaltı kapatıcısı kullandığınızda, bir süre sonra kapatıcı kat kat toplanacak ve çizgiler oluşturacaktır. Bu durum gölerin yorgun görünmesine neden olur.

"

Yedi alışkanlıktan vazgeçin, kilo almaktan kurtulun

Yedi alışkanlıktan vazgeçin, kilo almaktan kurtulun: "Kilo vermek için beslenmenizi ve egzersiz planınızı gözden geçirmenize gerek yok. Bırakacağınız basit alışkanlıklarla kolayca kilo verebilirsiniz.



Fitbie isimli internet sitesinde yer alan haberde, son zamanlarda yapılan araştırmaya göre bir insan her gün kilosunu etkileyen 200 karar veriyor. Bu kararlardan çoğu "Maraton koşucusu olmalı mıyım?" gibi çok büyük seçenekler değil. Daha uzun süre yürüsem daha mı iyi olur?" gibi küçük kararlardır.



İşte kilo almanıza neden olan ve bırakmanız gereken 7 alışkanlık:



- Servis tabağınızı masaya bırakmak: Cornell Üniversitesi'nde görevli araştırmacılar, yemeklerini mutfaktaki ocaktan ya da tezgahtan alanların servis tabakları yemek masasında duran kişilerden daha az yediklerini belirlediler. Bilim adamları, yiyecek ile aramızda uzaklık olunca, daha fazlası için gerçekten aç olup olmadığımızı düşündüğümüzü söylediler.



- Çok az ya da çok fazla uyumak: Uyku düzeni tüm kilo verme programları için hayati öneme sahiptir. Wake Forest Üniversitesi'nde görevli araştırmacılar, katılımcıları 5 yıl izledikten sonra 40 yaşın altındaki grupta her gece 5 saat ve daha az uyuyanların 6-7 saat uyuyan gruba göre 2,5 kat daha fazla göbek yağına sahip olduklarını belirlediler. 8 saat ve daha uzun süre uyuyanların ise 6-7 saat uyuyan gruba göre daha az göbek yağına kasına sahip olduklarını açıkladılar. Ancak 8 saatten fazla uyuyanların ise daha az aktif oldukları kaydedildi.



- Televizyon izlerken bir şey yapmamak: Çok fazla televizyon izlemek kilo aldırıyor. Fakat, televizyon izlerken başka bir şey de yaparsanız kilo almazsınız. Örneğin, bulaşık yıkamak veya ütü yapmak gibi. Bulaşık yıkarken yarım saatte 70 kalori yakıyorsunuz. Vermont Üniversitesi'nde görevli araştırmacılar, aşırı kilolu katılımcıların televizyon izleme süresini yarı yarıya azalttıklarında fazladan 119 kalori yaktıklarını belirlediler.



- Gazlı içecek içmek: Araştırmacılar, bir kişinin obezite riskini gazlı içecek tüketimini ölçerek hesaplanabileceğini söylüyorlar. Yarım kutu gazlı içecek aşırı kilolu ya da obez olma riskini yüzde 26, bir kutu yüzde 30,4, 1-2 kutu yüzde 32,8 ve 2 kutudan fazlası ise riski yüzde 47,2 oranında artırıyor.



- Büyük lokmalar almak: Alman araştırmacılar geçtiğimiz günlerde büyük lokmaların ve hızlı çiğnemenin aşırı kiloya yol açtığını belirlediler. 3 saniyede daha büyük lokmalar yiyenlerin 9 saniyede daha küçük lokmalar yiyenlere oranla yüzde 52 daha fazla yemek tükettiklerini belirlediler.



- Yeterince yağ tüketmemek: Alabama Üniversitesi'nde görevli araştırmacılar, çok az yağ ile birkaç yüz kalori karbonhidrat değiştirmenin kilo vermeye yardım ettiğini ve kan şekeri seviyesini düşürdüğünü açıkladılar.



- En iyi rehberliğe sahip olamamak: Kanadalı araştırmacılar, kilo verme tavsiyeleri içeren maillere kaydolmanın kilo vermeye yardımcı olduğunu açıkladılar. Araştırmacılar, binden fazla çalışan yetişkine diyet ve egzersiz önerileri içeren e-postalar gönderdiklerinde, bu kişilerin fiziksel aktivitelenrini daha iyi geliştirdiklerini ve daha akıllıca beslendiklerini gördüler.

"

KİLDEN VE GUTTO ELELE

KİLDEN VE GUTTO ELELE: "


Her ne kadar güneş yüzünü göstermese de YAZ GELİYOR





Kilden Mask ve Gutto Elma Krom ikisini birlikte kullanın daha çabuk sonuca ulaşın





www.kildenmask.com





www.guttoshop.com

"

6 Nisan 2011 Çarşamba

Egzersiz yaparken dikkat!

Sağlıklı kalabilmek için yapılan egzersizler, doğru yapılmazsa sakatlıklara yol açabilir.

Uzmanlar, egzersiz programının mutlaka bir uzman tarafından belirlenmiş olması gerektiğini belirterek, mekik çekerken bacakların düz olmaması, bu şekilde yerden kaldırma ya da yukarıdan aşağıya doğru indirme hareketi yapılmaması, gövdenin zorlanarak sağa sola dönme ya da geriye doğru kalkma hareketlerinden kaçınılması gerektiği uyarısında bulunuyor.

Türkiye Fizyoterapistler Derneği Başkan Yardımcısı Uzman Fizyoterapist Murat Dalkılınç, AA muhabirine yaptığı açıklamada, sağlıklı yaşamın vazgeçilmez şartlarından birinin düzenli egzersiz olduğunu söyledi.

Haftada üç gün yapılacak egzersiz sayesinde hem vücudun formda kalacağını, hem de birçok hastalık açısından ciddi bir tehlike olan obezite riskinin ortadan kalkacağını, kemik ve kas kitlesinin korunacağını belirten Dalkılınç, sağlığın korunabilmesi için egzersizlerin bilinçli yapılması gerektiğini bildirdi.

Dalkılınç, son yıllarda spor merkezlerinin dışında belediyelerin parklara yerleştirdiği spor aletlerinin sık kullanıldığını ifade ederek, bu aletlerin doğru kullanılması gerektiği, yanlış egzersizlerin sakatlıklara yol açabileceği uyarısında bulundu.

Duruş bozukluğu olan kişilerin, egzersiz yaparken omurga ve eklemlerini zorlayabileceğine dikkati çeken Dalkılınç, bu kişilerin düzenli spora başlamadan önce mutlaka uzman bir fizyoterapiste danışmaları gerektiğini söyledi. Dalkılınç, fizyoterapistlerin duruş analizi yaparak kişiye özel egzersiz önereceğini belirterek, ciddi bir sorun tespit edilmesi halinde ortopediste yönlendirilerek, olası sakatlanmaların önüne geçilebileceğini bildirdi.

Özel bir sağlık sorununda hekim tarafından egzersiz önerilmesi halinde,direk spor salonuna gitmek yerine önce fizyoterapiste ulaşılması, buradan sonra verilen program ve uygulama şekline sadık kalınarak spor yapılması gerektiğine işaret eden Dalkılınç, kesinlikle internetten önerilen aletlerin ve egzersizlerin bilinçsizce kullanılmaması, CD'lerdeki uygulamaların tatbik edilmemesi gerektiğini kaydetti.

EGZERSİZ, MUTLAKA ESNEME HAREKETLERİYLE BİTİRİLMELİ

Doğru bir egzersiz için ilk şartın, egzersize başlamadan önce vücudun iyi ısıtılması gerektiğini belirten Dalkılınç'ın verdiği bilgiye göre, ilk olarak öncelikle boyundan ayak bileğine kadar tüm vücudun basit hareketlerle ısınması gerekiyor. Yapılacak programın ardından, egzersizin mutlaka esneme hareketleri yapılarak bitirilmesi gerekiyor. Bu şekilde egzersiz sonrası oluşacak kas ağrılarının önüne geçiliyor.

Spor sonrasında kaslara dinlemeleri ve toparlanmaları için yeterince zaman verilmesi öneriliyor. Örneğin her gün yapılan bir egzersiz programında, bir gün bacakların diğer gün kolların yoğun olarak çalıştırılması tavsiye ediliyor.

Kasların dengeli şekilde ve simetrik olacak şekilde çalıştırılması gerekiyor. Örneğin, karın kasları çalıştırılırken sırtın ihmal edilmemesine özen gösterilmesi gerektiği vurgulanıyor. Sadece aynada görülebilen değil, tüm kasların çalıştırılması isteniyor.

Egzersiz yapılırken konsantre olunması, dalgınlığın olası sakatlıklara yol açabileceğine dikkat çekiliyor. Bir ağırlığı sadece kaldırırken değil, özellikle bırakırken de yavaş ve kontrollü olunması tavsiye ediliyor.

Egzersizin süre, yoğunluk ve sıklığının yavaş yavaş artırılması, aynı kası çalıştıran farklı egzersizlerin yapılması öneriliyor.

''BACAKLAR DÜZ ŞEKİLDE MEKİK ÇEKİLMEMELİ''

Egzersiz yaparken unutulmaması gereken 5 temel prensibi aktaran Dalkılınç, fizyoterapistlerin özellikle terapatik/iyileştirme amaçlı egzersizler konusunda uzman olduklarının altını çizdi.

Dalkılınç, çok sayıda kişinin spor yaparken sakatlık geçirdiğini belirterek, özellikle bel sorunu olanların kesinlikle yapmaması gereken egzersizleri ise şöyle sıraladı:

''Bacaklar düz şekilde mekik çekilmemeli. Ayaklar, bir yere sabitlemiş olsa dahi bacaklar düz şekilde asla mekik çekilmemeli.

Bacaklar, düz olacak şekilde yerden kaldırma ya da yukarıdan aşağıya doğru yavaş yavaş indirme hareketi asla yapılmamalı.

Gövdeyi zorlayarak sağa sola dönme ya da geriye doğru kalkma hareketleri yapılmamalı.''

Gebelikte kansızlığa dikkat!

Gebe kalmak isteyen kadınlar, kansızlık olup olmadığı tespit edilerek tedavi olmalı...

Sağlık Bakanlığı tarafından yürütülen Aile Planlaması Standardizasyon eğitimini tamamlayan sağlık çalışanları sertifikalarını almaya hak kazandı.

İl Sağlık Müdürlüğü Ana Çocuk Sağlığı ve Aile Planlaması (AÇSAP) Şubesi tarafından 2010 yılında 8 ayrı kursta 93 sağlık personeli eğitimden geçirildi. AÇSAP Şube Müdürü Dr. Mutlucan Karaman, Aile Planlaması Standardizasyonu eğitiminin 2000 yılından bu yana yürütüldüğünü ifade etti.

Dr. Karaman, “Bugüne kadar açılan 85 kursta Adana ve değişik illerden gelen 991 aile hekimi uzmanı, hekim, ebe, hemşire teorik ve pratik uygulamalardan geçirildi. 20 iş günü süren bu eğitimlerde Aile Planlaması Danışmanlığı, Etkin Aile Planlaması Yöntemleri, Meme Muayenesi, Cinsel Yolla Bulaşan Hastalıklar ve Rahim İçi Araç Uygulama gibi konularda güncel teorik ve pratik bilgiler verildi” dedi.

AÇSAP Şube Müdürü Dr. Mutlucan Karaman, Dünya Sağlık Örgütü’nün 18 yaş altı, 34 yaş üstü, 4 ve daha fazla sayıda gebelikler ile 2 yıldan kısa aralıklarla yapılan gebelikleri yüksek riskli gebelikler olarak nitelendirdiğini belirterek, anne ve bebek sağlığını olumsuz etkilediği durumlar olarak nitelendirilen bu durumlarda, Aile Planlamasında etkin yöntemlerin kullanılmasının gerektiğini söyledi.

Dr. Mutlucan Karaman şöyle konuştu:

“Dünya Sağlık Örgütü bu dört risk grubuna anemi yani kansızlığı da yine büyük risk olarak ilave ediyor. Dünya Sağlık Örgütü ve Sağlık Bakanlığı 15-49 yaş grubunda üreme çağında kadınların izlemleri sırasında gebe kalmak isteyen, bebek sahibi olmak isteyen kadınlarda kansızlık olup olmadığının tespit edilerek gebelik öncesinde tedavi olması ve kan düzeyleri normale gelinceye kadar etkin bir aile planlaması yöntemi ile gebelikten korunmasının sağlıklı bir gebelik ve sonrasında sağlıklı bir bebek için önemli olduğunu belirtiyor.

Sağlık Bakanlığı hiçbir problem olmasa bile gebelik sırasında izlemlerin en az 4 defa olması ve her kontrolde kansız olup olmadığının laboratuar ölçümleri ile takip edilmesini zorunlu hale getirdi.

Gebelik sırasında kansızlık olmasa bile koruyucu olarak demir hapı kullanımı (gebeliğin üçüncü ayından sonra ve doğum sonrası 3 ay daha lohusalıkta) Sağlık Bakanlığın yürüttüğü programlar arasında yer alıyor.

Sağlıklı bir bebek ve sağlıklı bir anne yani ailenin sağlığı; iyi bir aile planlaması danışmanlığı ve sonrasında etkin bir aile planlaması yöntemi kullanımı ile mümkün.”

3 Nisan 2011 Pazar

Arpa

Arpa: Buğdaygillerden; taneleri ekmek ve bira yapmakta kullanılan bir bitkidir. Hayvan yemi olarak da verilir. Nişastası boldur. Kavrulup kahveye de karıştırılır.

İdrar söktürür. Mesane ve idrar yollarındaki iltihapları temizler. Böbrek ve kum taşlarının dökülmesine yardım eder. Prostat büyümesini önler. Asabi kusmaları durdurur. Boğaz ve yarımbaş ağrılarını dindirir. Dil iltihaplarını giderir. Temriye ve mayasılda haricen kullanılır.

Armut:

Armut: Gülgillerden; çiçekleri beyaz bir ağacın meyvesidir. Armut; suluca yumuşak tatlı ve küçük çekirdeklidir. Rengi sarı ile yeşil arasında değişir. Ankara , Mustabey, Çengel, Kumla, Bey olmak üzere birçok çeşidi vardır

Böbreklerin düzenli çalışmasını sağlar. İdrarı bollaştırır. Böbrek kum ve taşlarının dökülmesine yardım eder. Yüksek tansiyonu düşürür. Kanı temizler bütün salgı bezlerinin normal çalışmasını sağlar. Kansızlığı giderir, kabızlığı önler. Sinirleri yatıştırır. Zihni yorgunluğu giderir. Susuzluğu keser. Tükürük ifrazatını artırır. Hamilelerin kusmalarını azaltır. Hazımsızlığı giderir. Mafsal kireçlenmesi, nikris ve romatizmada faydalıdır. Şeker hastaları da yiyebilir. Midesi zayıf olanların kompostosunu içmeleri tavsiye edilir. Yemeklerden önce yenecek olursa daha faydalı olur.

Ardıç - Ardıçkatranı ağacı

Ardıç: Kozalaklılardan 2-5 metre boyunda bir ağaçtır. Yaprakları ince, uzun, sivri ve güzel kokuludur. Meyveleri; siyah, parlak kozalak şeklindedir. Bunlara ardıç tohumu da denilir. Kasım ve aralık aylarında toplanıp kurutulur. Bir çok türü vardır.

Kandaki şeker miktarını düşürür. Pankreasın normal çalışmasını sağlar. Nekahat devresinin çabuk atlatılmasında yardımcı olur. Vücuda dinçlik verir. Böbrekleri, mesaneyi ve idrar yollarını temizler. Ter ve idrar söktürür. Vücutta biriken suyu boşaltır. Soğuk algınlığı, romatizma, damar sertliği ve nikriste de faydalıdır. Kadınlarda görülen beyaz akıntıyı keser. Aybaşı ağrılarını dindirir. Böbreklerinde iltihap olanlar kullanamaz. Tavsiye edilen miktarı da aşmamalıdır.

Ardıçkatranı ağacı (katran ardıcı) : 1 metre kadar yükseklikte; yuvarlak kırmızı meyveleri olan bir ağaçtır. Meyveleri ardıç meyvelerinden daha büyüktür. Odunun kapalı ocaklarda yakılmasından (Kuru distilasyon) ardıçkatranı denilen bir madde çıkarılır.

Kadyağı; ergenlik, egzama, saçkıran, kellik, uyuz ve sedef hastalığında kullanılır.

Ararot

Ararot (maranta nişastası) : Sıcak iklimlerde yetişen "Maranta" adlı kamıştan veya ona benzer başka bitkilerin köklerinden çıkarılan beyaz bir tozdur. Nişastadan daha incedir. Kokusu ve tadı yoktur.

Çocuk maması yapmakta kullanılır. Süt çocuklarına ve nekahat dönemi hastalarına verilir. Hastalıklardan sonra görülen halsizlikleri giderir.

Antep fıstığı

Antep fıstığı (şam fıstığı) : Antepfıstığıgiller familyasındandır; Gaziantep havalisinde yetiştirilen, 5-10 metre yüksekliğinde bir ağaç ve bunun meyvesidir. İçeriğinde sabit yağ, sakkaroz ve proteinli maddeler vardır

Vücudun gelişmesini sağlar. Bedeni ve zihni gücü arttırır. Cinsel istekleri kamçılar. Böbrek ve safra kesesi ağrılarını hafifletir. Göğsü yumuşatır, öksürük söktürür

Cinsel hayatınızı canlandırın

Afrodizyak besinler cinsel hayatınızı güçlendiriyor.


Enerji veren, hafıza güçlendiren ve vücunuzdaki yağlarla savaşan bazı yiyecekler aynı zamanda afrodizyak etki yaratarak cinsel hayatınızı canladırıyor.
Uzmanlar, daha renkli ve hareketli bir cinsel hayat için eşinizle beraber bu besinlerden yardım alabileceğinizi belirtiyor.

• Kırmızı acı biber: Kan pompalanmasına sebep olduğu için uyarılmalara sebep olur.
• Avokado: İçinde barındırdığı E vitamini sayesinde hormonları harekete geçiriyor.
• Muz
• Çikolata
• İstiridye: Zinc minerali ile dolu olan istiridye, testosteron hormonunu arttırır.
• Nar: Genital duyarlılığı artırmaya yardımcı olur.
• Kırmızı Şarap: Antioksidan olan şarap rahatlamanıza yardımcı olurken kan dolaşımını pompalar ve uyarılmaya sebep olur.
• Somon Balığı: Seks hormonlarını en üst seviyede tutar.
• Vanilya: Seksüel duyarlılığı arttırır.
• Karpuz: Vücuda nitrik oksid aşılayan karpuz sayesinde daha kısa sürede seksüel olarak uyarılırsınız.

--

Kilo verme zamanı

Hamilelik sonrasında kilo verimi zor gibi görünse de bazı kurallara uyulduğunda çok kolay.

Bebeğini iyi emzirmek, onun sağlığını korumak ve bebeğin ihtiyaçlarını karşılamak bu dönemde annenin önceliklerini de değiştirir. Aslında anneler ufak tefek yapacakları değişikliklerle bu emzirme dönemini de kilo vererek kaybedeceklerine inansalar, işleri kolaylaşacak ve hızla kilolarından kurtulacaklar.

Haftada 1 kilo

Bu nedenle 'Fark etmeden diyet' sistemi ile yaşamı kolaylaştıran kişiye özel geliştirilen bir sağlıklı yemek yeme düzenine uyarsanız, kilo verme stresinden uzak çok kolay bir teknikle bu işi başarmanız mümkün. Saklambaç'ta yer alan habere göre; kilo verirken her gün dört temel besin grubundan en az bir adetini beslenmenizde bulundurmalı; üç ana öğün yemek yemeğe ve öğünler arası 4-5 saat olmasına özen göstermelisiniz.

Fiziksel aktiviteleri düzenli yapmalı; sağlıklı yağları seçerek kalp sağlığını korumalı, taze ve mevsimine uygun bol sebze ve meyve tüketmelisiniz. Kemik sağlığınız için ise kalsiyumlu besinleri tercih etmeli; kansızlığı önlemek için demir ile beslenmenize destek olmalı; rafine tahıl ürünleri yerine kepekli besinleri tercih etmeli ve daha az tuz, şeker ile kahve tüketmelisiniz.

1 aylık özel diyet listesi

  • Sabah 1 ince dilim tercih edilen peynir 5-6 adet yeşil zeytin 1 ince dilim ekmek Taze tatlı kırmızıbiber, taze nane ve taze maydanoz dalları, domates ve salatalık
  • Öğle 2 dilim ekmek arasına hazırlanmış beyaz peynirli tost ve 1 su bardağı taze sıkılmış meyve suyu ya da 6 yemek kaşığı nohut, mercimek veya kuru barbunya yemeği ve 1 ince dilim ekmek, az yağlı salata
  • Ara öğün 1 küçük kâse kuru meyve karışımı (kuru siyah üzüm, kuru incir, kuru dut ve kuru erik)
  • Akşam 1 kâse tercih edilen çorba, 1 avuç içi kadar tavuk-balık-kırmızı et ve 1 dilim buğday ekmeği ya da 1 tabak zeytinyağlı sebze yemeği, 1 kâse yoğurt ve 1 ince dilim ekmek salata
  • Ara öğün 1 su bardağı süt ya da kefir...


Bitkiler de çözüm olabilir
Tüm zayıflama rejimlerine karşı beden sanki bağışıklık kazandı! "Kilo verdim, ancak onları geri almadığım zaman olmadı" diyenler son zamanlarda çoğunlukta. Başta mate yaprağı ve keten tohumu olmak üzere bazı bitkilerin öğütülmüş formu, her fırsatta geri gelen kilolara çare oldu. Yüzde 100 doğal bir yağ çözücü takviyesi olan bitkiler, aynı zamanda iştah kesici ve tok tutucu özelliklere sahip. En önemli özellikleri ise, hareketsizlik ve aşırı gıda tüketimi sonucu vücutta oluşan yağ stoklarını yakması. İçeriklerinde kesinlikle kimyasal herhangi bir bileşim bulunmuyor. Tok tutucu ve yeme alışkanlığını düzenleyebilen bu bitkilerin vücutta stoklanmış yağları parçalayarak yakılmasını sağlıyor.

Ağız duşunun faydaları

Dişleri normalden sık olan kişiler, diş çürüklerine daha fazla maruz kalır...

Fırçalama ile giderilemeyen artıklar, diş boşlukları arasına yerleşerek bakteri, ağız kokusu ve çürümelere neden olur. Diş Hekimi Özkan Çankaya, diş aralarında hijyen sağlayan ağız duşu hakkında Günaydın'da bilgi verdi:

DİŞETİ SORUNLARINA FAYDALIDIR

"Ağız duşu uygulamasıyla; tazyikli su-hava karışımı diş aralarına fışkırtılarak, besin artıkları uzaklaştırılır. Uygulama uçları değişebilir olduğu için ağız duşu, evdeki bütün bireyler tarafından kullanılabilir. Kronik dişetirahatsızlığı olan ve dişleri çürümeye meyilli kişilere faydalıdır...

Kalp dostu Japon eriği

Japon eriğinin damar felci ve damar spazmı durumlarında gevşetici etkisi var...

Türkiye'de de üretimine başlanan ve ekstra bir üretim modeli istemeyen Japon eriği, stresten veya yoğun iş temposundan kaynaklanan unutkanlık sorunu olanlar için doğal bir çözüm sağlıyor.

Dünyada yaşayan en eski ağaçlardan birisi olan Japon eriği hafıza ve konsantrasyonu güçlendirirken, aynı zamanda enerji takviyesi de sağlıyor. Yapraklarının beyine olan faydaları, öksürüğü ve astım semptomlarını azaltması ve filaria cinsi kıl kurdunun vücuttan atılması gibi etkileri yüzünden geleneksel Çin ve Japon ilaçlarında yüzyıllardır kullanılıyor.

Arter ve diğer kan damarlarına ait sistem üzerinde de olumlu etkiye sahip Japon eriği, damar felci ve damar spazmı durumlarında gevşetici etkisi nedeniyle iyi bir kalp dostu kabul ediliyor. Alzheimer hastalığının ilk safhalarında zihinsel gerilemeyi geciktirerek, hastaların normal hayatlarına devam etmelerine kolaylık sağlıyor.

Zararlı mı yararlı mı?

Etrafımız birçok güzellik önerileriyle dolu... Peki ama hangisi doğru?

Halk arasında rivayet olarak dolaşan birçok öneriyi yararlı mı zararlı mı olduğunu bilmeden uyguluyoruz... İşte Saklambaç'ta yer alan gerçekler:

"Saçları günde 100 kez taramak, onları daha sağlıklı ve parlak yapar": YANLIŞ

Saçlarınız, düzenli tarandıklarında daha sağlıklı olacaklar diye bir kural yok. Üstelik, düşük kaliteli fırçalar saçın kırılmasına yol açabiliyor.

Öneri: Saçlarınızı taradıktan sonra parmak uçlarınızla saç derinize masaj yaparsanız, bu şekilde kan dolaşımınız hızlanacak ve saç kökleriniz daha çok beslenecektir.

"Karbonat, dişleri beyazlatır": DOĞRU

Karbonat, bize ışıltılı dişler sağlar. Bunun için, diş fırçasına biraz karbonat döküp dişlerinizi 2-3 dakika fırçalayın.

Öneri: Dişleri karbonatla sık sık fırçalamak, dişin minesini incelteceğinden, haftada bir kez yapmak yeterlidir.

"Çay,gözdeki şişkinlikleri indirir": DOĞRU

Yorgun gözlerinize uygulayacağınız rahatlatıcı bir çay kompresi, kendinizi harika hissetmenizi sağlar. Çünkü, çayın dinlendirici ve şişkinlik giderici etkisi var.

Öneri: İki tane çay poşetinin üzerine sıcak su dökün ve biraz demlenmesini bekleyin. Gözlerinizin üstüne koyup beş dakika bekleyin.

"Tüylerin jiletle alınması, onların daha gür çıkmalarına neden olur": YANLIŞ

Tıraş edilmiş tüyler, kimi zaman ele daha gürmüş gibi gelir. Ama bunun nedeni, jiletle kesilmiş tüylerin uçlarının, jiletle kesilmemiş tüylerdeki gibi sivri değil de küt olmasıdır.

Öneri: Tüylerinizi jiletle aldıktan sonra, o bölgeye nemlendirici bir krem sürerseniz, cildinizin kurumasını önlemiş olursunuz.

"Diş macunu sivilcelere iyi gelir": YANLIŞ

Diş macununun sivilceyi iyileştirdiği söylenir. Ama, macunun kurutucu özelliği olmasına rağmen, içerdiği 'flor'' cildi tahriş edebilir.

Öneri: Uçuklar ve sivilceler için, bu konuda özel olarak geliştirilmiş ürünleri tercih etmelisiniz.

"Havuç yemek, cildi güneş yanığına karşı korur": YANLIŞ

Güneşten zarar görmemek için, güneş ışınlarından ölçülü yararlanmalı ve yüksek koruma faktörlü güneş yağları kullanmalıyız.

"Limon suyu, çilleri yok eder": YANLIŞ

Limon suyu zaten ince olan cildi tahriş edebilir. Yüzünüzde çilleriniz varsa, yüksek korumalı güneş kremleri kullanabilirsiniz.

"Selülite karşı kahve için": DOĞRU

Kahve, iki tarafı keskin bir bıçağa benzer. Fazla içtiğiniz takdirde, cildinizin portakal kabuğu görünümü artabilir. Öte yandan, selülit önleyici kremlerin pek çoğunda bulunan kafein, zehirli maddeleri problemli alanlarından atar.

Öneri: Kahve keyfiniz, günde iki fincanı aşmamalı. Uzmanlar, fazlasının selülite neden olabileceğini söylüyorlar.

Sindirim sistemini ne bozar?

"Doktora gidiyorum, bir şey çıkmıyor ama bende gaz ve şişkinlik oluyor" diyorsanız...

Sindirim sisteminin düzenli çalışmayışının zamanla bağırsaklarda kabızlık, gaz, şişkinlik gibi rahatsızlıklara yol açtığı belirtildi.

İş ortamı, işe gidip gelirken yaşanan şartlar, amir memur ilişkisi, lavabo ve tuvaletlerin kullanışlılığı, meyve ve sebzeye uzak duruşumuz, yağından salçasına kadar yemeklerde kullanılan malzeme, öğrencilikten bu yana yaşam tarzımız, giyilen kıyafetler, oturulan mekânlar, arkadaş çevresi, temiz hava ve tatil gibi yüzlerce faktörün bünyemizi etkilediği ifade edildi.

Akupunktur Uzmanı Dr. İsmail Maraş, konuyla ilgili önemli açıklamalar yaptı. İsmail Maraş, şunları söyledi: "İnsan her ne kadar mükemmel bir makine ise de sadece parçalardan oluşan bir robot değildir. Elimize bir iğne battığında vücudumuzun tamamı zonklar. Dolayısıyla, içinde yaşadığı ortamda da insanı ve vücudun sistemlerini etkileyen birçok faktör vardır. Rahatsızlıklar ele alınırken bu faktörler de dikkate alınmalıdır."

SİNDİRİM SİSTEMİNİ BOZAN SEBEPLER

Dr. İsmail Maraş, duruş ya da oturuş bozuklukları, hareketsizlik, iç sıkıntısı, stres, yorgunluk, yetersiz beslenme, kuru gıda alımı, sebze meyveden uzak durmak, su içmemek, gazlı içeceklere ağırlık vermek, tuvalet alışkanlığının olmayışı, temiz olmayan genel tuvaletler sebebiyle tuvaletini geciktirme veya eve saklama alışkanlığının hep sindirim sisteminin dengesini bozan sebepler olduğunu anlattı.

Sindirim sisteminin düzenli çalışmayışının zamanla bağırsaklarda kabızlık, gaz, şişkinlik gibi rahatsızlıklara yol açtığını belirten Maraş, sözlerine şöyle devam etti: "Bu faktörlerden, bize zevk vermeyen, kabul edemeyeceğimiz, istemediğimiz ama kabullenmek zorunda bulunduklarımız vücudun birçok sistemini olumsuz etkiler. Sindirim sistemi de bu etkileşimden payını alan en önemli sistemdir. Bağırsaklardaki bu düzensizlik aynı zamanda vücudun tüm organlarını da etkiler. Karaciğer enzimlerinin salgılanmasını, pankreası, midenin ince bağırsağın kan oksijen alış verişini, beyne oksijen gidişini, tansiyonu hep olumsuz etkiler."

İnsanların bu alışkanlıklara geceden gündüze geçer gibi hemen başlamadığını anlatan Maraş, şunları söyledi: "Çocukluktan itibaren yavaş yavaş bir hayat tarzı oluşur. Örneğin annenin çocuğuna tembihi vardır: 'Aman kirli tuvalete gitme!' diye. Anne haklıdır. Çocuk da çişini eve saklar. Veya şartlar gereği bazı çalışanlar hiç sulu yemek yiyemez. Kimi sürekli masa başı iş yapmak zorundadır. Örneğin borsa takip eden bir broker tuvaleti geldiği halde tutar. Ve artık bu hal onun yaşam tarzı olur. Ama bir zaman sonra bu hal kabızlığa, gaz ve şişkinliğe sebep olur. Doktora gidildiğinde yapılan tahlil tetkik röntgen sonucunda bile önemli bir şey bulunmaz. Oysa bu hal kişinin iş verimini düşürür, zamanla çarpıntı, halsizlik, kulakta çınlama, boyunda rahatsızlık, gerilim, yüksek tansiyon gibi durumlara sebep olur. Bu kişilerin yapması gereken tek şey, bu konuda destek alarak yaşam tarzlarını kendi sağlığına göre yeniden ayarlamaya çalışmaktır."

Maraş, konuşmasında bir de yemesine içmesine, yaşam tarzına özen gösterdiği dikkat ettiği halde vücutta gaz şişkinlik gibi şikâyetler oluşan kimseler olduğunu belirterek "Bu kişilerde genelde korkulacak endişe edilecek, ciddi bir hastalık belirtisi sayılacak bir durum yoktur. Organik bir hastalık düşünülebilir. Örneğin mide ülseri, kalın bağırsakta bir kolit, karaciğerdeki yağlanma, enfeksiyona bağlı rahatsızlık, pankreasın yeterli salgıyı salgılamaması, ilaç alımına bağlı olarak bu organların çalışmalarındaki düzensizlik gaz ve şişkinliğe sebep olacak etkenler arasında sayılabilir."

Dr. Maraş, böyle durumlarda, kişinin normal yaşam tarzını gözden geçirmesi, ani değişiklikler varsa sebeplerini bulup ona göre tedbirini alması, ilaç kullanmak durumundaysa onu doktoruyla konuşarak sentetik ilaç yerine muadili herhangi bitkisel bir ilaç kullanma ihtimali var mı onu araştırması gerektiğini söyledi.

Dr. Maraş, bir de kişinin bütün dikkatine rağmen, yaşam tarzındaki düzene ve hoşluğa rağmen bağırsaklarında gaz şişkinlik kabızlık gibi düzensizlikler varsa ve yapılan tahlil tetkik röntgen sonucunda da net bir bulgu elde edilemiyorsa, o şahısta gizli alerjik bir bünye olduğunun akla getirilmesi gerektiğini anlattı.

Dr. Maraş, gizli bir alerji olup olmadığını anlamak için bazı ip uçlarıda verdi: "Örneğin yukarıda anlattığımız gibi, 'Yıllardır doktora gidiyorum bir şey çıkmıyor ama bende gaz ve şişkinlik oluyor' diyorsanız, 'Kış hadi neyse yazın bile ellerim ayaklarım üşüyor, geceleri çorapla yatmak zorunda kalıyorum' diyorsanız, sıcak ortama girdiğinizde rahatlayıp, soğuğa çıktığınızda aniden vücudunuzda tepki oluşuyorsa siz de gizli alerji olduğundan söz edebiliriz. Birçok rahatsızlığın temelinde gizli alerji olduğu halde bu durum genelde hep gözden kaçar. Oysa ümminsisteminin dengelenmesi açısından çok önemlidir. Bir şahsın boyun bölgesi iyi çalışırsa, gastrointestinal sistem iyi çalışırsa, ümmin sistemi iyi çalışırsa (ki alerji bununla alakalı) o kişinin sağlık durumu genelde iyidir. Ancak kendini bu konularda iyi hissetmeyen kimselerin tedavisinde tıbbi yöntemlere ilaveten, bitkisel tedavilerin, ayurveda, akupunktur gibi yardımcı tedavilerin de önemli bir yeri olduğunu söylemeliyiz. Böylece hastanın gizli alerji de dâhil, vücudun ümmin sistemini dengelemesine yardımcı olunur. Boyun ve bel bölgesindeki kasların gevşemesi, sinirlerin rahatlaması, kan dolaşımının artması sağlanır. Sindirim sisteminin düzensizlikleri büyük ölçüde sorun olmaktan çıkarılır."

50 yaş üzerinde artıyor

"40 yaşından ibtibaren başlayıp 50 yaşın üzerindeki her iki erkekten birinde görülmektedi"

Prostat büyümesinin, 50 yaşın üzerindeki her iki erkekten birini etkileyebilmesi nedeniyle en sık karşılaşılan ürolojik rahatsızlık olduğu bildirildi.

Şişli Etfal Eğitim ve Araştırma Hastanesi Üroloji Kliniğinden Doç. Dr. Muammer Kendirci, bir program kapsamında geldiği Bursa'da,idrar kesesinin altında yer alan prostatın, uretra denilen dış idrar kanalını çevreleyen, erişkin erkeklerde ortalama 20 gram ağırlığındaki bir salgı bezi olduğu söyledi.

Prostatta, temel olarak 3 ana hastalığın ortaya çıktığını belirten Kendirci, bunların prostatın iyi huylu büyümesi (BPH), prostat kanseri ve iltihabı olarak sıralanabileceğini dile getirdi.

Kendirci, prostatın iyi huylu büyümesinin (Benign Prostat Hiperplazisi), bu 3 hastalık içinde en sık gözlenen rahatsızlık olduğunu dile getirerek, ''Prostat büyümesi, 50 yaşın üzerindeki hemen her iki erkekten birini etkileyebilmesi nedeniyle en sık karşılaştığımız ürolojik rahatsızlık'' dedi.

KALITSAL GEÇİŞ GÖSTERİYOR

Prostat büyümesinin, ortaya çıkma nedeni tam olarak bilinmemekle birlikte, yaşlanmayla doğrudan ilişkili olduğunun düşünüldüğünü ifade eden Kendirci, şöyle konuştu:

''Yaşlanmaya bağlı olarak özellikle kan ve prostattaki androjen hormonlarının düzeylerindeki değişiklikler, yapısal bazı değişikliklere yol açarak prostat büyümesine neden olmakta. Yani, hastalığın başlaması için temel neden yaşlanmadır. Ancak, başka bazı faktörler de hastalığın oluşumuna katkıda bulunmakta. Yapılan araştırmalarda prostat büyümesinin kalıtsal bir geçiş gösterdiği ispatlanmıştır. Ailesinde prostat büyümesi olan bireylerin bu hastalığa yakalanma riski olmayan olgulara göre 4 kat daha fazladır.''

Prostat büyümesinin, yaşlanmayla doğrudan ilişkili bir hastalık olduğunun söylenebileceğini belirten Kendirci, ''Prostat büyümesi özellikle 40 yaşından itibaren başlamakta ve 50 yaşın üzerindeki her iki erkekten birinde görülmektedir'' dedi.

Kendirci, Dünya Sağlık Örgütü'nün 2009'da yayımladığı ve 193 ülkeyi kapsayan ölçümlerinde, ülkemizdeki erkeklerin yaşam beklentisinin son 7 yılda 4 yaş artarak 71'e ulaştığını kaydederek, yaşam süresinin uzamasının, prostat hastalığı nedeniyle ürologlara başvuracak erkek sayısının her geçen yıl daha da artacağı anlamına geldiğini vurguladı.

PROSTAT KANSERİ 2. SIRADA

Kendirci, prostat kanserinin, prostatın iyi huylu büyümesinden tamamen farklı bir durum olduğunu dile getirerek, Türkiye'de akciğer kanserinden sonra erkeklerde en sık görülen 2. türün prostat kanseri olduğuna dikkati çekti.

Sigarayı bırakmanın sırrı!

"Sigara bırakma konusu ihmal edilen spekülatif bir konu..."

Karadeniz Teknik Üniversitesi (KTÜ) Farabi Hastanesi Başhekimi Prof. Dr. Tevfik Özlü, sigarayı bırakmak için kararlı olmak gerektiğini belirtti.

Özlü, yaptığı açıklamada, 31 Mayısın ''Dünya Sigarayı Bırakma Günü'' olduğunu anımsatarak, bütün dünyada olduğu gibi Türkiye'de de sigara içme oranının erkeklerde kadınlara göre daha fazla olduğunu söyledi.

Türkiye'deki son kampanyalar nedeniyle sigara içme oranında düştüğünü, bu oranın daha da aşağı çekilmesi gerektiğini ifade eden Özlü, sigaranın kadınları sağlık açısından erkeklere göre daha olumsuz etkilediğini söyledi.

SİGARAYI BIRAKMANIN ALTIN KURALI: KARARLILIK

Prof. Dr. Tevfik Özlü, isteyen herkesin sigarayı bırakabileceğini de vurgulayarak, ''Sigara bırakma konusu ihmal edilen spekülatif bir konu. Türkiye'de sigara içen 20-25 milyon kişi olduğu söyleniyor, bu kişiler bir pazar oluşturuyor. Sigarayı bıraktıracak reçeteler, tedaviler veriliyor; 'mucize ilaç', 'sigarayı 3 günde bırak' gibi. Bunların bazıları maalesef hayali ve kötü amaçlı'' dedi.

Sigarayı bırakmanın asıl sırrının kararlılık olduğunu vurgulayan Özlü, şöyle devam etti:

''Sigarayı bırakmanın sırrı bu konuda kararlı olmaktır. Dünyada daha önce sigara içtiği halde şu an içmeyen milyonlarca kişi var, isteyen herkes sigarayı bırakabilir ama kişi, 'bir denesem acaba yapabilir miyim', 'azaltayım' diye ya da tereddütle işe başlarsa sigarayı bırakamaz. Kişinin gerçekten kararlı olup 'ben bundan kurtulacağım' demesi lazım. Kararlı bir insanın sigarayı bırakmaması için hiçbir neden yok. Bu kararlılık varsa kişinin sigarayı bırakmak için bir desteğe de ihtiyacı yok.''

Sigarayı bırakanların genellikle 2. veya 3. denemede başarılı olduğunu, bu nedenle ilk denemede başarısız olanların amaçlarından vazgeçmemesi gerektiğini söyleyen Özlü, sigara bırakma konusunda bir tarih belirlemenin de önemine vurgu yaptı.

VÜCUDUNUZU AVOKADO İLE YUMUŞATIN

VÜCUDUNUZU AVOKADO İLE YUMUŞATIN
Olgun bir avokadonun çekirdeğini çıkartıp kabuklarını soyduktan sonra meyveyi tüm vücudunuzda gezdirin. Bu işleme 20 dakika boyunca devam ettikten sonra duşa girin. Doğal nemlendirici özelliği sayesinde avokadonun cildinizi nasıl yumuşattığına inanamayacaksınız.

AKAN MAKYAJINIZI KOLAYCA DÜZELTİN

AKAN MAKYAJINIZI KOLAYCA DÜZELTİN
Yeniden makyaj yapmaya vaktiniz yoksa, bir kulak pamuğunu makyaj temizleyicisine batırın ve makyajınızın sadece akan kısımlarını silin.

1 Nisan 2011 Cuma

KİLDEN NİSAN İLK KAMPANYA

İyi gecelerrr Yeni kampanyamız şimdi başlıyor. Bugüne -Cumartesi gününe- özel kampanyamız Kilden Mask %50 indirimli

Kildende günün fırsatı Kilden bugüne özel sadece 24,5TL

www.kildenmask.com

VÜCUT KREMİNİZİ KİŞİSELLEŞTİRİN

VÜCUT KREMİNİZİ KİŞİSELLEŞTİRİN
Parfümlü vücut ürünlerine onlarca para ödemek yerine kendi kreminizi yapabilirsiniz. Kokusuz ve yoğun formüllü bir vücut kremine damlatacağınız birkaç damla parfüm ile saatlerce kalıcı kokmanın keyfine varın.

KİRPİKLERİNİZİ YUMUŞATIN

KİRPİKLERİNİZİ YUMUŞATIN
Makyaj yapmadan gözlerinizle ilgi çekmek için, kirpiklerinizin ucuna hafif bir miktar vazelin uygulayıp, tarayın. Böylelikle daha çekici ve ışıldayan bakışlara sahip olacaksınız.

UÇUKLARI KREMLE YATIŞTIRIN

UÇUKLARI KREMLE YATIŞTIRIN
Uçuğun çıkmaya başladığını hissettiğiniz anda üzerine yoğun formüllü bir nemlendirici sürerek daha kötü bir hale gelmesini önlemiş olursunuz.

İNATÇI RUJLARA MAKYAJ TEMİZLEYİCİSİ

İNATÇI RUJLARA MAKYAJ TEMİZLEYİCİSİ
Kırmızı ruju ovalayarak çıkarmaya çalışmayın. Ruj, ağzınızın çevresine dağılarak kötü bir görüntüye sebep olabilir. Bunun yerine, küçük bir makyaj pamuğunu veya kağıt mendili makyaj temizleyicisine batırıp rujunuzu silmeniz daha uygun olur.

SAÇ DİPLERİNİZE PUDRA UYGULAYIN

SAÇ DİPLERİNİZE PUDRA UYGULAYIN
Saç telleriniz kolay yağlanan bir yapıya sahipse, geniş uçlu bir makyaj fırçasını toz pudranın içine batırın. Üzerindeki fazlalığı azalttıktan sonra pudrayı saç diplerinize uygulayın. Bu pudra saç diplerinizde bulunan fazla yağı emerek tutamlarınızın arasına karışır. Bu tazelenme hissi ise kendinize olan güveniniz de artar.

Göz kamaştıran pürüzsüz tenleri ve şekilli vücutlarının sırrı

Ebru Şallı

Bir çocuk annesi Ebru Şallı, günde iki saat mutlaka spor yapıyor. Ünlü manken her gün 250 gram çiğ semiz otu yiyor. Ayrıca doğumdan sonra fiziksel görünümünü korumak için pilatese başlayan Ebru Şallı, işi iyice ilerletti. Ayrıca cilt bakımı için makyajla asla uyumuyor. Takvim'de yer alan habere göre; ayda bir kez cilt bakımı, vücut bakımı ve kese yaptırıyor. Günlük nemlendiricisini asla ihmal etmiyor.

Ece Sükan
• İçten dışarıya tertemiz, spor yapmış, nemlendiricilerimi sürmüş, sağlıklı yemek yemiş, iyi bir ruh haliyle ve iyi uyumuş olarak ışıldamak isterim. En önemli güzellik sırrım, yüzüme ve vücuduma bol nemlendirici sürmektir.
• Güneşten korunun, her şeyden yiyin ama sağlıklı olanlarından ve çok olmamak şartıyla. Hiçbir şey yememe cezası vermeyin kendinize. Güzel bir cilt için elma yiyin, kola içmeyin.

Azra Akın

• Cildimi doğru bir şekilde temizlemeye ve nemlendirmeye dikkat ediyorum. En önemli güzellik sırrım bu.
• Sabah kahvaltılarını asla ihmal etmem. Ara öğünlerde meyve yerim ve bol bol su içerim. Kozmetiklerden önce sağlıklı beslenmenin önemine inanıyorum.
• Huzur ve mutluluk da kesinlikle insanı güzelleştiriyor.

Ebru Akel

• Kilosunu koruyabilmek için her gün 3 litre su içiyor.
• Yüzünü her zaman soğuk suyla yıkıyor.
• Güneş koruyucu sürüyor.

Eyşan Özhim

• Suyun büyüsüne inanırım. Banyoda arka arkaya sıcak ve soğuk su uygulandığında kan dolaşımı sağlanır. Bu da gençlik demektir.
• Güzelliğin sırrı içten gülümsemede yatar.

Seda Sayan
• Haftanın 7 günü masaj yaptıran sanatçı cildine, çay buğusu ve salatalık maskesi yaptırıyor.
• Uykusuna da çok dikkat ediyor.

Demet Akalın
• 37 yaşındaki Demet Akalın sebze, meyve ve lifli gıdalarla besleniyor.
• Şarkıcı her sabah keçi boynuzunu kaynatıp suyunu içiyor.

Çocuk sahibi olmak için

Hamile kalmak isteyen kadınlar için bir ay boyunca 6 gün çok önemli

-- Uzmanlar, çocuk yapmayı düşünen çiftlerin cinsel hayatlarını yeniden programlamasını tavsiye ediyor. Uzmanlara göre, hamile kalmak isteyen kadınlar için bir ay boyunca 6 gün çok önemli.

İHA muhabirinin www.hastane.com.tr sitesinden derlediği bilgilere göre, adetleri düzenli olan bir kadında hamile kalmak için en uygun dönemin, adetin ilk gününden itibaren 11 ila 17.günler arasında olduğu, bu günlerde hamile kalma şansının arttığı belirtiliyor.

Uzmanlar, planlı hamileliğin hem anne hem de bebek için sağlıklı olduğunu, doğum kontrol hapı kullanan anne adaylarının bunu bıraktıktan en az 3 ay sonra hamile kalmasını tavsiye ederek şunları söylüyor: "Öncelikle kadın fiziksel ve ruhsal açıdan anneliğe hazır olmalı. Özellikle doğum kontrol hapları kullanan kadınlar en az 3 ay önce hapları bırakmalı, geçen sürede kontrollü cinsel ilişkide bulunmalı. Hamile kalmadan 2 ay öncesinden başlayıp, hamileliğin ilk 3 ayında da devam edecek şekilde günde 0,4 mg. folik asit kullanımı, bebekte sinir sisteminde problem olma ihtimalini yüzde 80 azaltır. Eğer annenin daha önce böyle problemli bebeği varsa folik asit kullanımının günde 4 mg. olması gerekir. Bir ailede daha önceden sinir sistemi sorunlu bebek varsa; bir sonraki gebelikte kadının yine aynı problemle bebek doğurma ihtimali yüzde 3-5 daha fazla artmıştır"

HAMİLELİĞE HAZIRLIK İÇİN NELER YAPMALI

Anne adayının üç ay öncesinden genel bir check-up'tan geçip, smear testi ve jinekolojik muayene yaptırması gerektiğini kaydeden uzmanlar, "Türk kadınlarının büyük kısmında anemi (kansızlık) olduğu için anemi araştırması yapılmalı. Anemisi varsa hamilelik öncesi normal seviyeye getirilmeli. Enfeksiyon hastalıkları açısından da anne adayı taranmalı. Hepatit B, C, HIV ve kızamıkçık virüsleri bizim için gebelikteki en büyük sorunlardır. Eğer annenin kızamıkçık açısından bağışıklığı yoksa mutlaka kızamıkçık aşısı yapılmalı. Bu da hamile kalmadan en az 6 ay önce planlanmalı. Eğer hamilelikte kızamıkçık geçirilirse; bebekte ağır sakatlıklara yol açmaması için gebeliğin sonlandırılması gerekebilir. Bu arada kadın sigara ve alkol gibi alışkanlıklardan kendini uzaklaştırmalı. Eğer ağır bir iş hayatında çalışıyorsa bunu yeniden organize etmeli" dediler.

ÇOCUĞUNUZ OLMAZSA BU SORUNLARDAN ŞÜPHELENİN

Uzmanlar, normalde bir sene korunmamasına rağmen çiftin çocuğu olmamışsa 'neden olmuyor' diye araştırmaya başlaması gerektiğini ifade ederek, "Anne ve babanın yaşı eğer 35 ve üzerinde ise gebe kalma süresi 6-8 aya iner. Sonrasında zaman kaybedilmeden uzman bir hekimden yardım alınmalı.Adetleri düzenli olan bir kadında, hamile kalmak için en uygun dönem; âdetin ilk gününden itibaren 11 ila 17'nci günler arasıdır. Bu günlerde cinsel ilişkiye girmek hamile kalma olasılığını arttırır. Cinsel ilişkiden sonra hemen yataktan kalmamak, vajinanın yıkanmaması gibi yöntemler de hamileliğin oluşmasında etkilidir. Önemli olan kadının yumurtlama dönemine yakın günlerde cinsel ilişkinin yaşanmasıdır. Her gece ya da gün aşırı seks yapılması, sonucu etkilemez. Adetleri düzensiz olan kadınlarda yumurtlama gününü tam olarak tayin etmek güç olabilir. O zaman vücut sıcaklığını ölçmek, işe yarayan bir işlem olabilir. Yumurtlamadan hemen sonra vücut sıcaklığı arttığı için adet dönemi test edilebilir. Bunu takiben 11 ila 17'nci günler arasında cinsel ilişkiye girildiğinde gebelik elde edilme olasılığı yükselir" diye konuşuyor.

VİTAMİN KIZ BEBEK, PROTEİN ERKEK BEBEK SAHİBİ YAPIYOR

Uzmanlar, bir takım bilimsel araştırmaların; kız çocuk isteyen anne babaların hamile kalınmadan 4-5 ay önce vitamin ağırlıklı beslenmesinin etkili olduğunu ifade ediyor. Uzmanlar, hem anne hem babanın protein ağırlıklı diyet yapmasının ise çiftin erkek çocuk ihtimalini arttırdığı kaydediyor.

31 Mart 2011 Perşembe

Anevrizma nedir? Tedavisi nasıl uygulanır?

Anevrizma nedir? Tedavisi nasıl uygulanır?

Halk arasında 'baloncuk' ismi verilen anevrizmalar, öksürme, ıkınma ve cinsel aktivasyon esnasında patlayınca 'anevrizma kanama'ları ortaya çıkıyor.

Sabah'ta yer alan habere göre; halk arasında bu tip kanamaların arttığını ve bu hastalığın her yaşta olabildiğine dikkat çeken Memorial Hastanesi Nöroşirurji Bölüm Başkanı Prof. Dr. Mehmet Yaşar Kaynar, 'Anevrizma ve tedavisi' hakkında şu bilgileri verdi:

  • Anevrizmanın risk faktörleri arasında hipertansiyon, sigara, alkol ve uyuşturucu madde kullanımı sayılabilir.
  • En önemli bulgusu baş ağrısıdır. Ani şuur kayıpları, bayılma, kusma ve kimi hastalarda şuur bulanıklığı görülebilir.
  • Anevrizmanın saptanması için mutlaka bir takım tanı yöntemleriyle desteklenmesi gerekir. Bu tetkikler hastanın muayene bulgularına göre yapılır.
  • Hastada kanamış anevrizma tespit edildiyse anevrizmanın yeri ve boyutuna göre birtakım tedavi tekniklerine başvurulur. Cerrahi yöntem anevrizmalar için dünyada en çok kullanılan yöntemdir.

EFFEU BİTKİSEL ZAYIFLATICI

BIR SAGLIK DESTEGI DIYET LIFI

Diyetsel lif (posa); bitkilerin hücre duvarlarinda bulunan, insan vücudu tarafindan sindirilemeyen bölümdür. Lifli besinlerin ortak özelligi vücuda alindiklarinda mide bagirsak kanalinda su tutarak sismeleridir. Liften zengin bir gidayi yedigimizde, bu gida bagirsagimiz içinde siserek kitle etkisi olusturur ve bagirsaklarimiz bu gidayi vücudumuzdan uzaklastirabilmek için daha fazla çalisir. Eger liften fakir bir beslenme seklimiz varsa, bagirsaklarimizin içindeki artiklarin hacim olusturma yetenegi daha az olur ve bagirsaklarimiz daha yavas çalisir.
Gidalarla aldigimiz lifin bir bölümü çözünmez liftir. Bu tür lif daha çok tahillarda ve kuru baklagillerde bulunur. Diski hacmini arttirir ve kansere bile neden olabilecek zararli maddelerin bagirsaklardan atilmasini saglar. Gidalarimizda bulunan diger lif türü ise çözünebilir liftir. Elma, incir, kayisi, erik gibi meyvelerde bulunur. Bu tür meyveleri yedigimizde, bunlar mide içinde mide suyu ile birlesir ve jöle olusturur. Gidanin mideden geçisini yavaslatir. Kendimizi daha uzun süre tok hissetmemizi saglar. Ayrica mide bosaltma zamanini uzattigi için kan sekerimizin hizli yükselmesini önler. Zayiflamak isteyenlerin diyetlerinde lifli gidalara agirlik vermesi iyi olur. Liflerin ayrica bagirsaktan kolesterol emilimini azaltarak, kan kolesterolünü düsürme üzerine olumlu etkileri vardir. Düzenli olarak günlük tüketilen her 12 gram suda çözünen lifin, kötü kolesterol (LDL)’yi yüzde 1 azalttigi bildirilmistir. Liften zengin beslenmenin kalp hastaliklari ve kalp krizi riskinde ciddi azalma yaptigi uzmanlarca söyleniyor.
Saglikli bir eriskinin günde 20–35 gram lif almasi gereklidir. Bu miktar 3 porsiyon sebze, 3 porsiyon meyve ve 5–6 porsiyon tahil yenilerek saglanabilir.
En Zengin Lif Kaynaklari
Tahillar ve kuru baklagiller: kepekli ekmek, çavdar, yulaf, bulgur, kabuklu pirinç, kuru fasulye, nohut, mercimek, barbunya.
Meyveler: elma, armut, çilek, incir, kayisi, portakal, mandalina, erik ve kuru meyveler. Sebzeler: brokoli, lahana, havuç, misir, bezelye, patates, kabak, bamya Çerezler: findik, fistik, badem, leblebi.

KULLANIM SEKLI :

Günde iki veya üç kez yemeklerden 20 dakika önce bir tatli kasigi lif karisimi yarim su bardagi süt , meyve suyu gibi içeceklere katilarak hizli bir sekilde içilir.Üzerine muhakkak iki su bardagi su içilmelidir.
500.00 Gr 20TL

ÇAKŞIR MACUNU


Çaksir macunu erkeklerde görülen cinsel bozukluklarda (iktidarsizlik, kisirlik, sperm sayisi azligi ve bozuklugu, isteksizlik gibi...) kullanilmaktadir. Ürünün kendine has afrodizyak özelligi bulunmaktadir. Sperm sayisini, canliligini, yapisini arttirmakta ve düzenlemektedir. 400gr. 30TL
2165809201

PARKİNSON

Hastalık ilk kez 1817 de İngiliz doktor James Parkinson tarafından tanımlanmış ve Dr. Parkinson hastalığı "sallayıcı felç" olarak kaleme almış.

Yaşlılık döneminde ortaya çıkan, hareketlerde yavaşlama, istirahat halinde ellerde ve daha nadiren ayaklarda titreme, kaslarda sertlik ve denge dozukluğuyla ile gelişen Parkinson hastalığı ile ilgili merak ettikleriniz...

Parkinsonizm Nedir?
Parkinsonizm kelimesi belli bir hastalıktan çok, değişik nedenlere bağlı olarak ortaya çıkan bir dizi belirtiyle tanınan bir durumu çağrıştırır. Bu belirtilerin en önemlileri uzuvların titremesi, kasların sertliği ve vücut hareketlerinin yavaşlığıdır. Bu üçlemeye eklenebilecek diğer belirtiler arasında, öne eğik duruş şekli, küçük adımlarla ve ayaklarını sürüyerek yürüme, yumuşak, hızlı ve aynı tonda konuşma sayılabilir. Parkinson hastalığı, çeşitli parkinsonizm tabloları arasında kendine özgü belirtiler ve beyinde oluşturduğu değişikliklerle ayrı bir yere sahiptir ve ileride ayrıntılarıyla ele alınacaktır.

Parkinsonizmdeki titreme, özellikle elleri ve ayakları, bazen dudakları, dili, çeneyi, seyrek olarak da gövdeyi etkileyebilir. El veya ayakta dinlenme halinde ortaya çıkan titreme bir hareket sırasında kaybolur. Örneğin uzanıp bir cismi tutma hareketi sırasında eldeki titreme kaybolur, dinlenme haline geçince tekrar ortaya çıkar. Titremenin tıbbi karşılığı "tremor"dur. Dinlenme sırasında ortaya çıkma özelliği diğer hastalıklarda görülebilen çeşitli titremelerden ayırdedilmesine yardımcıdır.

Parkinsonizmde kaslarda dinlenme halinde bile değişmeyen bir sertlik bulunur. Hastayı muayene eden doktor uzuvları pasif olarak hareket ettirdiğinde sabit ve değişmeyen bir dirençle karşılaşır. Ancak etkilenmiş kaslar gevşeyemez gibi görünürse de, bu istenilen şekle sokulabilen bir sertliktir. Kaslardaki bu sertlik haline "rijidite" denir.

Üçüncü belirti vücut hareketlerinin yavaşlamasıdır ve "bradikinezi" olarak isimlendirilir (Yunanca'da "brady "yavaş, "kinesis" ise hareket manası taşır). Yeni bir harekete başlarken tereddüt, o eylemi yaparken yavaşlık ve hızla yorulma ile şekillenen karmaşık bir olaydır. Bradikinezi, gözleri kırpma, yürürken kolları sallama, konuşurken açıklayıcı olarak yapılan el ya da beden hareketleri veya yüz ifadesini yaratan hareketler gibi farkında olmadan yaptığımız otomatik hareketleri yapmaktaki yetersizliği de içerir. Hastalarda tüm bu hareketler yavaşlamıştır.

Parkinsonizmin Nedeni
Parkinsonizm adı altında toplanan karmaşık belirtiler beyinde "substansiya nigra" denilen özel sinir hücrelerinin oluşturduğu bir çekirdeğin iyi işlev görememesinden ileri gelir. Latince'de kelime anlamı "kara madde" olan bu çekirdeğin otopsi incelemesinde çıplak gözle hemen farkedilebilecek biçimde derinlemesine koyu renkte olduğu bilinir. Mikroskopla bakıldığında bu çekirdek içinde yer alan sinir hücrelerinde yoğun halde boya (pigment) zerrecikleri görülür.

Substansiya nigranın sinir hücreleri "dopamin" denilen kimyasal bir madde yapar ve depolar. Bu hücreler beynin derinliğinde bulunan ve komşu konumdaki küçük bir gri cevherden oluşan ve "korpus striatum" (çizgili cisim) denilen bir yapının sinir hücreleriyle bağlantılıdır. Substansiya nigra hücrelerinin yaptığı dopamin, sinir lifleriyle korpus striatuma taşınır ve oradaki hücreler arasında kimyasal iletici olarak görev alır. Substansiya nigra hücreleri hasara uğrarsa dopamin yapıp depolayamaz ve striatumda dopamin eksilir. Bu eksiklik ciddi boyutta olduğunda parkinsonizm belirtileri ortaya çıkmaya başlar.

Beyinde dopamin eksikliğine yol açan nedenler:

1- Substansiya nigranın sinir hücreleri çeşitli sebeplerden yok olabilir: Bu durumun en sık rastlanan örneği Parkinson hastalığıdır. Diğer nedenler arasında beyinde adı geçen bölümün damar hastalıkları ve tümörleri, bazı kimyasal maddelerin harabedici etkisi, ansefalitler (beyin dokusu iltihabı) sayılabilir.

2- Bazı ilaçlar dopaminin striatumdaki doğal etkisini engeller, böylece dopamin kimyasal mesajını iletemez ve dopamin eksikliği varmış gibi bir sonuç doğar. Psikiyatri hastalarında kullanılan bazı ilaçlar (majör trankilizanlar) ile içinde rezerpin bulunan tansiyon düşürücü ilaçlar, kusmaya karşı kullanılan bir çok ilaç parkinsonizm tablosuna yol açabilir, fakat sorumlu ilacın kesilmesiyle bu durum düzelir.

3- Substansiya nigra hücrelerinin yanı sıra, striatumdaki sinir hücrelerinin de hasara uğradığı durumlarda, dopamin eksikliğinde oluşan tablolarla benzerlik ortaya çıkar. "Mültisistem dejenerasyonlar" adıyla tanınan bu hastalıklarda parkinsonizm dışında beynin başka bölgelerini de ilgilendiren nörolojik belirtiler söz konusudur. Bu hastalıkların küçük bir bölümünün kalıtımla geçtiği bilinir.

Daha fazla ayrıntıya girmeksizin görülmektedir ki parkinsonizmin birçok olası nedeni vardır ve bunların içinde en sık rastlananı Parkinson hastalığıdır.

Parkinson Hastalığı'nın İlk Belirtileri
Parkinson hastalığı belirtileri genellikle çok sinsi ve yavaş bir biçimde başlar, öyle ki hastalar çoğu zaman hastalığın başlangıç tarihini kesin olarak söyleyemezler. Hastalar ilk belirtinin farkına vardıkları zaman hastalığın bazı belirtileri uzun zaman önce başlamış olabilir. Bir elinde titreme yakınmasıyla başvuran bir hastanın 5-6 yıl öncesine ait çekilmiş video filmlerinde yürürken bir kolunu sallamadığı fark edilebilir ya da bazen hastanın eski fotoğraflarında öne eğik duruş özelliği dikkati çekebilir. Nitekim Parkinson hastalarının büyük çoğunluğunda sıklıkla ilk belirti titremedir, kimi hasta ise örnekte olduğu gibi titreme ortaya çıkınca hekime getirilir. Bunun gibi bazı hastalık belirtilerinin uzun süre devam etmesine karşın, Parkinson hastalığına ait bilgi eksikliği nedeniyle hekime geç başvurulduğuna tanık olmaktayız.

Parkinson Hastalığı'nın Temel Belirtileri
Titreme (Tremor)

Parkinson hastalığının titreme, kas sertliği ve hareket azlığı ile şekillenen üç temel belirtisinden en belirgini olan titreme genellikle hastanın doktora en sık başvurma nedenidir. Parkinson hastalarının yaklaşık % 80'inde titreme ortaya çıkmaktadır.

Titreme sıklıkla bir taraftaki elde, bazen de bir ayakta ortaya çıkar. Titreme tek bir parmağın titremesine sınırlı kalabildiği gibi bazen de dili, dudakları ve çeneyi etkileyebilir ancak baş veya ses titremesine yol açmaz.

Titreme ufak salınımlı, yukarı-aşağı basit kol ve/veya bacak hareketi şeklinde olabildiği gibi daha sıklıkla karmaşık bir hareket halini de alabilir. Ön kolun hafifçe dışa dönmesi, baş parmak ve işaret parmakların ileri-geri hareketleri ve elin bozuk para sayma ya da bir çakıl taşını baş parmak ve işaret parmak arasında yuvarlama hareketi şeklinde olabilir. Titreme ayakta ortaya çıktığı zaman pedala basma hareketini andırır.

Düzenli ve belli bir hızda olan titreme saniyede 5 ya da 6 vurumludur. Parkinson hastalığında etkilenmiş olan el veya ayak, diğer hastalıklarda görülebilen titremelere benzemeksizin, dinlenme sırasında titrer. Titreme uyku sırasında ve o uzvun harekete başlamasıyla kaybolur. Sinirlilik, yürüme, stres altında kalma ya da zihinsel faaliyetle aşırı meşgul olma titremeyi arttırır. Böylece aralıklı olarak ortaya çıkabilen titreme hastanın ruh halini yansıtabilir. Örneğin evde gazete okurken titremesi olmayan bir hastanın ziyaretçisi gelince titremesi tekrar ortaya çıkabilir. Titremenin bu yönü hastaların toplum içinde sıkıntıya girmelerine yol açmaktadır ve bir çoğu bu nedenle arkadaşları arasında olmaktan vazgeçmektedirler.

Hastalar gözle fark edilemeyecek kadar ince titremeyi bile hissedebilirler ve bunu titreşim hissi gibi algılarlar. Nadir olarak görülen karın kaslarının titremesi, içerde titreyen bir şey varmış gibi hissedilir. Diyafram veya göğüs kasları titremesi "çarpıntı" gibi hissedilir ve hasta kalple ilgili bir sorun olduğunu düşünerek ilgili hekime başvurur. Bu şekildeki titreme kalp elektrosunda (EKG ) saptanabilir.

Titremesi olan her kişinin Parkinson hastası olmadığını vurgulamak gerekir. Sağlıklı insanlarda korku, heyecan gibi stresli durumlarda ellerde, bacaklarda geçici olarak titreme ortaya çıkabilir. Bunun dışında her yaşta görülebilen ve "esansiyel tremor" adı verilen iyi huylu, ailevi bir hastalıkta, kollar öne doğru uzatılınca ellerde titreme olur. El titremesinin yanı sıra özellikle yaşlı hastaların başında da titreme görülebilir. Bu hastalığın bir çok özelliği gibi tedavisi de Parkinson hastalığından farklıdır. Bunun dışında titremeye yol açan çeşitli nedenler arasında bazı ilaçların kullanımı, tiroid bezinin aşırı çalışması veya beyincik hastalıkları sayılabilir.

Kas sertliği (Rijidite)

Bazı hastalar uzuvlarında sertlik hissinden yakınırlar. Bununla birlikte kas sertliği çoğu kez hastanın bir yakınması olmayıp hekimin fizik muayenede pasif harekete karşı olan bir direncin varlığını saptaması ile tanınır. Hekim hastaya gevşemesini söyleyerek, hastanın uzuvlarını eklem yerlerinden bir çok kez nazikçe gerer ve büker ve bu pasif harekete karşı eklem çevresinde direnç arar. Böyle pasif harekete karşı sürekli bir direnç bulunmasına "rijidite" denilir. Normalde kasların dinlenme halinde yumuşak ve gevşek olması gerekirken rijidite varlığında dinlenme halinde bile sabit biçimde gergin ve elle hissedilebilen belli bir sertlikte olduğu görülür. Parkinson hastalığında rijidite en sık el, ayak bileği, dirsek veya diz gibi eklemlerde saptanır.

Bazen kas sertliği hekim tarafından eklemde sanki "dişli çark" takılması varmış gibi hissedilir. Hastalar kas sertliğini yorgunluk, batma hissi, ağrı veya kramp şeklinde hissedebilirler. Omurga çevresi kasların sertliği oldukça seyrek görülür, sırt ağrısı ya da bel ağrısı yaratabilir ve genellikle öne eğik durmakla şiddetlenir. Baldır ve ayak kasları sertliği ağrılı kramplar şeklinde ortaya çıkabilir.

Hareketlerde yavaşlama (Bradikinezi)

Parkinson hastalığının belki de özürlülük yaratan en temel belirtisi olan hareketlerdeki yavaşlama yani "bradikinezi", her hastada erken veya geç olarak gelişir. Hareket yavaşlığı günlük yaşamdaki faaliyetlerin tümünün belli bir yavaşlıkta olmasına yol açar. Hareketlerin düzenli aralarla tekrarı ve eklemlerin hareket açıklığı azalmıştır. Hastaların basit günlük işlerini yapma sırasında, örneğin düğme ilikleme, kravat ve ayakkabı bağlama, yazı yazma ve çatal-bıçak kullanma gibi incelik isteyen işlerde başlangıçta hafif derecede hissettikleri güçlük giderek artar. Zamanla istemli hareketlerin çoğunun yapılmasında, örneğin yemek yerken ve çiğnerken, alçak bir koltuktan doğrulurken, otomobile binerken ve inerken, yatakta bir taraftan diğer tarafa dönerken zorlanmalar dikkati çeker. Yukarıda sözü edilen istemli hareketlerin yavaşlamasının yanı sıra, gözleri kırpmak ve yürürken kolları sallamak gibi otomatik olarak yapılan, birbirinin aynı olan hareketler de azalır ya da kaybolur.

Hareket yavaşlığı ne çok kadar belirgin olsa da hastaların kas gücü, yani kuvveti normaldir. Hastanın bu yöndeki yakınması genel bir yorgunluk hali, örneğin yürürken ya da diş fırçalarken yapılması gereken ardısıra hareketlere kumanda ederken uzuvlarda hissettiği tutukluktur. Hareketlerdeki bu tür yavaşlık zamanla hastaları başkalarına bağımlı hale getirebilir. Yavaşlığı ağır derecede olan bir hastada titreme ya da rijidite bulunmayabilir.

"Akinezi" ise hareketsizlik anlamı taşır ve genellikle hastalığın ilerlemiş olduğu dönemlerde ortaya çıkar. Bu durumdaki Parkinson hastaları uzun süre izlendiğinde, gözle görülür bir hareket yapma yeteneğini yitirdikleri görülür: göz kırpma, doğal yüz ifadesini oluşturan hareketler (mimikler), oturuşu düzeltmek gibi yardımcı hareketler gözlenmez. Böyle hastalar sadece kıpırdamadan oturur ve sabit bir bakışla bakarlar.

Parkinson Hastalarında Beden Eğitiminin Yeri
Parkinson hastalarında tıbbi tedavinin yanı sıra beden eğitimi hareketleri de çok önemlidir. Fiziksel olarak zinde olan hastaların uzun hastalık seyriyle daha iyi başa çıktıkları bilinen bir gerçektir.

Beden eğitiminin, yapılabildiği ölçüde, özellikle kas sertliği ve hareket yavaşlığı üzerine olumlu etkisi nedeniyle hastanın kendisini daha iyi hissetmesine katkısı vardır. Bilindiği gibi kullanılmayan kasların zamanla kitlesi azalır ve boyu kısalır (kontraktür), dolayısıyla vücudun kas yapısının korunması için beden hareketleri yapmak zorunludur. Benzer biçimde, eklemlerin her gün normal hareket menzilinde hareket ettirilmeleri gereklidir, aksi takdirde kullanılmayan bir eklemi kuşatan bağ dokusu sertleşir ve eklem hareket yeteneğini kaybederek kalıcı biçimde işlev kaybına uğrar. Böylece düzenli kas faaliyeti kasları ve eklemleri korur, ayrıca kalbin çalışmasına, kan dolaşımına ve akciğerlerin havalanmasına da katkıda bulunur.

Bunların dışında beden hareketleri yapanlarda daha az kabızlık olur, böbrekler, idrar yolları ve mesane daha iyi çalışır. Öte yandan fiziksel faaliyet zihin için de iyidir. Kaslardaki gevşeme ve rahatlama fikirlerin olumlu yönde değişmesine de yol açar. Beden hareketlerinden sonra mutluluk hissi, kendini iyi hissetme duyguları kişiye hakim olur.

Kendi gözlemimize dayanarak hastalarımız arasında düzenli olarak beden hareketleri yapanların, yapmayanlara göre günlük yaşamlarında daha hareketli olduklarını söyleyebiliriz. Beden eğitimi hareketleri özellikle alışık olmayan hastalar için başlangıçta zevksiz ve sıkıcı görünse de, bunu günlük yaşamın bir parçası olarak kabul etmeleri kendileri için yararlı olacaktır. Aile bireyleri de en az hekim kadar bu konuda destekleyici ve teşvik edici bir tutum içinde olmalıdırlar. Mesleği gereği fazla hareket eden hastaların bu bakımdan daha şanslı olduklarını belirtmekte yarar vardır.

Hastalar normal hareket açıklığına kavuşması amacıyla tüm eklem ve kaslarını her gün kısa sürelerle çalıştırmalıdırlar. Bu çalışmaların hastayı aşırı derecede yoracak kadar ağır olması ya da uzun sürmesi şart değildir. Eğer hasta tercih ediyorsa sabit duran bisiklet ya da kürek çekme aleti gibi bazı aletlerden yararlanabilir, ancak bunların aletsiz yapılan hareketlere bir üstünlüğü görülmemiştir.

Yürüme hastalar için mükemmel ve ılımlı bir egzersizdir. Yürümenin hızı, süresi ve mesafesi hastanın yetenek ve gücüne göre değişebilmekle birlikte günde bir buçuk-iki kilometre yürüyüşün yorucu olmadığı gibi gevşetici ve canlandırıcı bir etkisi de vardır. Yürüme şehirde ya da kırsal kesimde kolaylıkla hobi şeklinde yapılabilir, veya her sabah köşedeki dükkana gidip alışveriş yapmak, dönüşte başka bir yoldan dönmek şeklinde günlük yaşamın bir parçası haline getirilebilir. Bunun dışında yüzme son derece yararlı bir spordur, ancak denge ve yürüme bozukluğu olmayan hastalara, eğer imkanları varsa yazın sığ sularda, güvenli koşullarda yüzmesi önerilir. Eskiden beri yapmaktan hoşlandığı tenis, futbol gibi faaliyetleri varsa hasta bunları sürdürmelidir, zira bu tür sporlarda öğrenilmiş hareketler, yürüme gibi içgüdüsel olarak yapılan hareketlere kıyasla Parkinson hastalığından daha az etkilenir.

Beden Eğitimi Hareketleri
Büyük eklemleri ve onları ilgilendiren kasları düzenli olarak her gün çalıştırmanız size son derece zindelik kazandıracaktır. Özellikle sabah yataktan kalkar kalkmaz yapıldığında, gün boyu daha fazla hareketlilik kazanabilirsiniz. Parkinson hastalığına ait belirtileriniz tıbbi tedaviyle kontrol altına alınmış ise ve ağır kalp yetmezliği sorunu taşımıyorsanız, aşağıda yer verilen bazı basit beden eğitimi hareketlerini çalışmanızın size yararlı olacağına inanıyoruz.

Bazı hareketleri bir kez öğrendikten sonra, evde her gün kendi başınıza yapabilirsiniz. Hareketlerinizdeki kısıtlılık nedeniyle tek başınıza beden hareketlerini çalışamayacaksanız, bir fizyoterapistin yardımıyla germe egzersizleri ve bazı pasif hareketler yapılabilir ve daha sonra aile bireylerinden biri tarafından her gün ve düzenli olarak uygulanabilir. Her gün yapılan egzersizlerin günlük yararı hafif olsa bile, birikmiş yararlı etkisini haftalar sonra fark edeceksiniz. Günde 5-10 kez ya da daha fazla yapmanız önerilen bazı egzersizler aşağıda tarif edilmiştir.

Sırtüstü Yatarken Yapılacak Egzersizler

1. Her bir bacağınızı, diz bükülü haldeyken, sırayla karnınıza doğru çekiniz, diğer bacağınızı yataktan kalkmayacak şekilde bastırınız. Bu arada ellerinizden destek alabilirsiniz.

2. Ellerinizden destek alarak, her iki bacağınızı dizlerinizi bükerek karnınıza doğru çekiniz.

3. Her bir bacağınızı sırayla, dizlerinizi bükmeden havaya kaldırınız.

4. Dizlerinizi bükmeden ayaklarınızı bilekten kendinize doğru bükünüz ve 5 sn tutunuz.

5. Kol ve bacaklarınızı yanlara doğru açıp kapatınız.

6. Her iki bacak bitişik ve dizler bükülü halde iken kalça hareketi ile sağ ve sol yana dönerek dizlerinizi yatağa değdirmeye çalışınız.

7. Bir önceki hareketi yaparken bacaklarınızı bir yana, başınızı aksi yöne çeviriniz.

8. Dizleriniz bükülü halde, el ve ayaklarınızı yatağa bastırarak kalçanızı yataktan yukarı doğru kaldırıp 5 sn. tutunuz.

9. Bir önceki hareketi, avuç içi yukarı bakacak şekilde ellerinizden kuvvet almadan tekrarlayınız.

10. Dizleriniz hafif bükülü iken, baş ve omuzlarınızı kaldırarak ellerinizi dizlerinize değdirmeye çalışınız.

11. Dizleriniz bükülü, elleriniz kenetli iken sırayla sağa ve sola doğru uzanmaya çalışınız ve 5 sn. kalınız.

Yüzüstü Yatarken Yapılacak Egzersizler

1. Eller arkada kenetli iken baş tavana bakacak şekilde göğsünüzü yataktan kaldırınız. Bu durumdayken başınızı sağa ve sola çeviriniz.

2. Ellerinizle yatağa abanarak, dirsekler düz olacak şekilde baş ve göğsünüzü yataktan kaldırınız.

3. Dizlerinizi sırasıyla bükünüz.

Otururken Yapılacak Egzersizler

1. Kollarınız yanda, gövdeniz öne eğik pozisyonda iken nefes alınız ve sırtınız dik olacak şekilde doğrulunuz.

2. Vücudunuzun ağırlığını sırayla sağ ve sol yanlara eğilerek aktarınız.

3. Bir dizinizi kendinize doğru çekerken diğer tarafa eğilerek ağırlık aktarınız.

4. Dizinizi kendinize doğru çekiniz ve başınızı yavaşça dizinize yaklaştırmaya çalışınız. Başlangıç konumuna geri dönünüz. Sırtınızı dik tutmaya çalışınız.

5. Sırayla topuklarınızı ve parmak uçlarınızı yerden kaldırınız.

6. Daha sonra bir ayağınızın topuğunu kaldırırken diğer ayağınızın parmak ucu kalkacak şekilde hareketi tekrarlayınız.

7. Elleriniz dizler üzerinde çapraz yaptıktan sonra, kollarınızı yanlardan yukarıya doğru bir daire çizecek şekilde kaldırınız ve indiriniz. Kollarınızı kaldırırken burundan derin bir nefes alıp, kollarınızı indirirken ağızdan nefes veriniz.

8. Kollar yana açık konumda iken ellerinizi omuzlarınıza koyunuz ve sağa doğru dönerek 5sn. durunuz, daha sonra orta pozisyona gelip işlemi sola doğru dönerek tekrarlayınız.

9. Sağ kol düz bir şekilde ileri uzatılırken, sol bacağınızı karnınıza doğru çekiniz. Daha sonra aynı işlemi sol kol-sağ bacağınızla tekrarlayınız.

10. Sırayla sağ ve sol dizinizi düz bir şekilde ileri doğru uzatınız.

11. Her iki omuzunuzu yukarı kaldırarak kulaklarınıza değdirmeye çalışınız.

12. Her iki omuzunuza kendi ekseni etrafında daireler çizdiriniz.

13. Başınızı önce öne sonra arkaya yatırınız.

14. Başınızı sağa ve sola yatırınız.

15. Başınızı bir yandan diğer yana çeviriniz.

16. Başınızı önce saat yelkovanı yönünde, sonra ters yönde döndürünüz.

Not: 13-16. maddelerde belirtilen hareketleri başdönmesi, boyun eklemlerinde hareket kısıtlılığı, boyun fıtığı olan hastaların çalışmaları sakıncalıdır.


TÜRK İLAÇ REHBERİ SİTESİNDEN ALINMIŞTIR.

Andızotu

Andızotu (atgözü) : Bileşikgillerden; nemli yerlerde yetişen, 1 metre kadar sapı olan, bir çeşit ottur. Yaprakları büyük, yumuşak ve yuvarlaktır. Çiçekleri sarı renkte olup, acı ve kokuludur. Kökü kalındır. Meyveleri küçük fıstık kozalağına benzer.

Kurumuş kök parçaları pişirilip yenir. Kökü kaynatılıp içilir.

Mideyi kuvvetlendirir. Balgam söker. Mikropları öldürür. Vücutta biriken tuzu atar. Üremi, nefrit, sistit, idrar yolları hastalıkarında faydalıdır. Nefes darlığını giderir. Karaciğer hastalıklarını tedavi eder. Kaşıntıları keser. Fazla kullanıldığı zaman mide bulantısı yapar.