
Bir istiridyenin bir inciyi yapması 3 yıl sürer.İnci kremi cilt güzelliğinizin bir inci kadar kıymetli olduğunun farkında ya siz
2165809203 KAPIDA ÖDEME ÜCRETSİZ KARGO w
Eski zamanlarda bir kral, saraya gelen yolun üzerine kocaman bir kaya koydurmuş, kendisi de pencereye oturmuştu.
Bakalım neler olacaktı? Ülkenin en zengin tüccarları, en güçlü kervancıları, saray görevlileri birer birer geldiler, sabahtan öğlene kadar. Hepsi kayanın etrafından dolaşıp saraya girdiler. Pek çoğu kralı yüksek sesle eleştirdi. Halkından bu kadar vergi alıyor, ama yolları temiz tutamıyordu.
Sonunda bir köylü çıkageldi. Saraya meyve ve sebze getiriyordu. Sırtındaki küfeyi yere indirdi, iki eli ile kayaya sarıldı ve ıkına sıkına itmeye başladı. Sonunda kan ter içinde kaldı ama, kayayı da yolun kenarına çekti.
Tam küfesini yeniden sırtına almak üzereydi ki, kayanın eski yerinde bir kesenin durduğunu gördü. Açtı .. Kese altın doluydu. Bir de kralın notu vardı içinde .."Bu altınlar kayayı yoldan çeken kişiye aittir" diyordu kral.
Köylü, bugün dahi pek çoğumuzun farkında olmadığı bir ders almıştı.
"Her engel, yaşam koşullarınızı daha
iyileştirecek bir fırsattır .."
http://kadinveguzellikmerkezi.com/
Sultan Mahmut kılık kıyafetinideğiştirip dolaşmaya başlamış. Dolaşırken bir kahvehaneye girmiş oturmuş. Herkes bir şeyler istiyor. Tıkandı Baba, çay getir!..
Tıkandı Baba, kahve getir!.. Bu durum Sultan Mahmut'un dikkatini çekmiş.
– Hele baba anlat bakalım, nedir bu Tıkandı baba meselesi?
– Uzun mesele evlat, demiş Tıkandı baba.
– Anlat Baba anlat! Merak ettim deyip çekmiş sandalyeyi.
Tıkandı baba da peki deyip başlamış anlatmaya;
-Bir gece rüyamda bir çok insan gördüm, her birinin bir çeşmesi vardı ve hepsi de akıyordu. Benimki de akıyordu ama az akıyordu. "Benimki de onlarınki
kadar aksın" diye içimden geçirdim. Bir çomak aldım ve oluğu açmaya çalıştım. Ben uğraşırken çomak kırıldı ve akan su damlamaya başladı. Bu sefer içimden "Onlarınki kadar akmasa da olur, yeter ki eskisi kadar aksın" dedim ve uğraşırken oluk tamamen tıkandı ve hiç akmamaya başladı. Ben yine açmak
için uğraşırken bir zat göründü ve: "Tıkandı Baba, tıkandı. Uğraşma artık", dedi. O gün bu gün adım "Tıkandı Baba"ya çıktı ve hangi işe elimi attıysam olmadı. Şimdi de burada çaycılık yapıp geçinmeye çalışıyoruz.
Tıkandı Baba'nın anlattıkları Sultan Mahmut'un dikkatini çekmiş. Çayını
içtikten sonra dışarı çıkmış ve adamlarına: "Her gün bu adama bir tepsi
baklava getireceksiniz. Her dilimin altında bir altın koyacaksınız ve bir
ay boyunca buna devam edeceksiniz" demiş. Sultan Mahmut'un adamları peki
demişler ve ertesi akşam bir tepsi baklavayı getirmişler. Tıkandı Baba'ya baklavaları vermişler. Tıkandı Baba baklavayı almış, bakmış baklava nefis.
– "Uzun zamandır tatlı da yiyememiştik. Şöyle ağız tadıyla bir güzel yiyelim" diye içinden geçirmiş. Baklava tepsisini almış evin yolunu tutmuş. Yolda giderken
"Ben en iyisi bu baklavayı satayım evin ihtiyaçlarını gidereyim" demiş ve işlek bir yol kenarına geçip başlamış bağırmaya. Taze baklava, güzel baklava!
Bu esnada oradan geçen bir adam baklavaları beğenmiş. Üç aşağı beş
yukarı anlaşmışlar ve Tıkandı Baba baklavayı satıp elde ettiği para ile
evin ihtiyaçlarının bir kısmını karşılamış. Müşteri baklavayı alıp evine gitmiş.
Bir dilim baklava almış yerken ağzına bir şey gelmiş. Bir bakmış ki altın. Şaşırmış, diğer dilim, diğer dilim derken bir bakmış ki her dilimin altında altın var. Ertesi akşam adam acaba yine gelir mi diye aynı yere geçip başlamış
beklemeye. Sultanın adamları ertesi akşam yine bir tepsi baklavayı getirmişler. Tıkandı Baba yine baklavayı satıp evin diğer ihtiyaçlarını karşılamak için aynı
yere gitmiş. Müşteri hiçbir şey olmamış gibi: "Baba baklavan güzeldi. Biraz
indirim yaparsan her akşam senden alırım" demiş. Tıkandı Baba da "Peki" demiş ve anlaşmışlar. Tıkandı Baba'ya her akşam baklavalar gelmiş ve adam da her
akşam Tıkandı Baba’dan baklavaları satın almış. Aradan bir ay geçince Sultan Mahmut: "Bizim Tıkandı Baba'ya bir bakalım" deyip Tıkandı Baba'nın yanına
gitmiş. Bu sefer padişah kıyafetleri ile içeri girmiş. Girmiş girmesine ama birde ne görsün bizim tıkandı baba eskisi gibi darmadağın.
Sultan:
– "Tıkandı Baba sana baklavalar gelmedi mi?" demiş.
– Geldi sultanım!
– Peki ne yaptın sen o kadar baklavayı?
– Efendim satıp evin ihtiyaçlarını giderdim, sağ olasınız, duacınızım.
Sultan şöyle bir tebessüm etmiş.
"Anlaşıldı Tıkandı Baba anlaşıldı, hadi benimle gel" deyip almış ve devletin hazine odasına götürmüş.
"Baba şuradan küreği al ve hazinenin içine daldır küreğine ne kadar gelirse hepsi senindir" demiş. Tıkandı Baba o heyecanla küreği tersten hazinenin içine bir daldırıp çıkarmış ama bir tane altın küreğin ucunda, düştü düşecek.
Sultan demiş; "Baba senin buradan da nasibin yok. Sen bizim şu askerlerle
beraber git onlar sana ne yapacağını anlatırlar" demiş ve askerlerden birini çağırmış.
"Alın bu adamı Üsküdar’ın en güzel yerine götürün ve bir tane taş beğensin. O taşı ne kadar uzağa atarsa o mesafe arasını ona verin" demiş.
Padişahın adamları 'peki' deyip adamı alıp Üsküdar’a götürmüşler.
Baba hele şuradan bir taş beğen bakalım, demişler.
Baba, "niçin?" demiş. Askerler: "Hele sen bir beğen bakalım" demişler. Baba şu yamuk, bu küçük, derken kocaman bir kayayı beğenip almış eline.
"Ne olacak şimdi" demiş.
"Baba sen bu taşı atacaksın ne kadar uzağa giderse o mesafe arasını padişahımız sana bağışladı" demiş.
Adam taşı kaldırmış tam atacakken taş elinden kayıp başına düşmüş.
Adamcağız oracıkta ölmüş. Askerler bu durumu Padişah’a haber vermişler. İşte o zaman Sultan Mahmut o meşhur sözünü
söylemiş: VERMEYİNCE MABUD, NEYLESİN
SULTAN MAHMUT !
http://kadinveguzellikmerkezi.com/
Günümüzde pek çok anne, bebeğini anne sütüyle beslemek için daha çok gayret gösteriyor. Normal beslenensağlıklıbir annenin sütü, çoğunlukla bebeği için yeterli olmaktadır. Bununla birlikte, bazı anneler bebekleri için yeterince süt üretemediklerini düşünmektedir.
Eğer bebeğiniz normal gelişimini sürdürüyorsa sütünüz büyük ihtimalle yeterli geliyor demektir. Fakat eğer bebeğinizin gelişiminin yavaşladığını düşünüyorsanız ya da en azından bir şekilde daha fazla süt üretmek istiyorsanız öncelikle bebeğinizi sürekli emzirmeye özen göstermelisiniz. Çünkü anne sütü, bebek emdikçe çoğalır. Bunun yanında, anne sütünü artıran bazı besinlerden de yararlanabilirsiniz.
Anne sütü nasıl artar? Anne sütünü arttırmak için ilk yapılacak şeyler düzenli ve dengeli beslenmek ve bol su içtiğinizden emin olmaktır. Süt içmek de oldukça faydalıdır. Bunun yanında, bebeğiniz her istediğinde ve doğru emzirme şekliyle bebeğinizi emzirmek önemlidir. Bebek memeyi doğru ve iyi kavrayamazsa yeterince süt ememeden yorulup memeyi bırakacaktır. Ayrıca, bebek memeyi iyi kavrayamayınca daha fazlahava yutacağı için gaz sancısı artacaktır.
Anne sütünü arttıran besinler: Anne sütünü arttıran besinler tüm dünyada, yüzyıllardır kullanılmaktadır. Anason, çemen otu, rezene, ısırgan otu, tarçın, fesleğen, nane, maydanoz vesusam gibi bitkiler anne sütünü arttırıcı olarak bilinen bitkilerin başında gelmektedir. Bu bitkilerden salatalar hazırlayıp yiyebileceğiniz gibi çaylarını da hazırlayabilirsiniz. Çay için ölçü ortalama bir su bardağı kaynamış suya 1-2 çay kaşığı kadar kuru bitkidir. Siz damak tadınıza göre bu oranları ayarlayabilir ve birkaç bitkiyi karıştırarak lezzetli çaylar elde edebilirsiniz. Böylece emzirmeden dolayı artan sıvı ihtiyacınızın da bir kısmını karşılamış olursunuz.
Göğüs ve karın bölgenize masaj yapmak da süt bezlerinizi uyararak ve kan akışını düzenleyerek anne sütünüzü arttırmanıza yardımcı olacaktır. Bunun için günde 2-3 kez 1-2 dakika masaj yapabilirsiniz.
Anne sütü ve emzirme deyince sarımsaktan bahsetmeden olmaz. Sarımsak, bebeğinizin iştahını açmasının yanında güvenle kullanabileceğiniz iyi bir antibiyotiktir. Bebeğinizi emzirmeden 1 saat önce 1-2 diş sarımsak yerseniz, bebeğiniz memeyi daha iştahla kapacak, daha uzun süre emerek daha fazla süt içmiş olacaktır. Doğal bir antibiyotik olan sarımsak meme başında oluşan çatlaklar için de faydalıdır.
Emzirme yoluyla bebeğe ilaç geçebileceği için emziren annelerin ilaç kullanımı sınırlıdır. Özellikle de antibiyotiklerin vücuda vermiş olduğu zararlardan dolayı pek çok anne antibiyotik ilaçlarını kullanamamaktadır. Oysaki sarımsak güvenle kullanabileceğiniz doğal bir antibiyotiktir. Kokusunu dert ediyorsanız, maydanoz, karanfil gibi koku giderici bitkilerden faydalanabilir, çiğnemeden doğrudan yutabilir ya da eczanelerde bulabileceğiniz sarımsak tabletlerini kullanabilirsiniz.
Çocukluk çağlarından beri bizler yüzümüzdeki sivilceleri, kızarıklıkların oluşumunu nasıl engelleyeceğimizi ya da oluşmalarına neden olan sebepleri öğrenip onlarla nasıl savaşacağımızı değil de, nedense hep onları nasıl kapatacağımızı, hangi pudra ile gizleyeceğimizi öğreniriz. Yıllar ilerledikçe ciltte yaşlanır, ve kozmetikler, makyaj malzemeleri de cildimizin yıllarca iç ve dış etmenlerden gördüğü zararı kapatamayacak duruma gelirler.
Eğer bu iç ve dış etmenleri iyi bilirsek en azından yaşlanma hızımızı geciktirebilir ya da vaktinden önce oluşankırışıklıklarımızı engelleyebiliriz. Öte yandan zamanın getirdiği çizgilerin hayatınızla ilgili anlamlar ve nice deneyimler taşıdığını da unutmayıp her yaşın güzelliklerini de görmeniz ve ışıl ışıl gülen gözlerinizle hayatı hep sevgi ile kucaklamanız gerektiğinide unutmamanız gerekir. Gözlerinizin etrafında minik ince çizgileri fark etmeye (kaz ayakları) başladığınızda ilk sinyalleri alıyorsunuzdur. Dudak etrafınızda ve zamanla yanaklarınızda beliren çizgiler de diğer indikatif belirteçlerdir.
Cildimizin elastikiyetini kaybetmesi temel nedendir. Buna ek olarak aşağıdaki faktörleride sayabiliriz.
Doğal yaşlanma süreçleri
Aşırı güneş ışığına maruz kalma
Çöl gibi sert ve kuru iklim koşulları
Flor (flor genellikle flor içeren sulardan vücuda alınır)
Aktif veya pasif sigara içiciliği
Çevre ve hava kirliliği
Egzoz gazları
Stres
Beslenme yetersizlikleri (genellikle B2 ve C vitamini eksikliği)
Egzersiz yapmama
Aşırı mimiklerle konuşma, çatık kaş çizgisi oluşumu ve yüz ve göz çevresi kırışıklıklarını arttırır
Aşırı makyaj ile cildin kuruması
NELER YAPMALIYIZ?
Güneş ışınlarına uzun sure maruz kalmayın.
Günde en az 8-10 bardak su için
Sigaradan ve içilen ortamlardan uzak durun
Alkol ve kafein tüketmekten kaçının
Aşırı makyaj ve kozmetik kullanımını en aza indirgeyin
Hayatınızdaki stres faktörleri ile mücadele edin ve rahatlamayı öğrenin
Düzenli spor yapın
Florlu sulardan içmeyin
Sauna cildinizdeki toksinleri atmanız için etkilidir.
C ve E vitamini içeren kremler kullanın
Bulunduğunuz ortamdaki havanın nemli olmasını sağlayın
Demir yönünden zengin gıdalar tüketin. Kabak, susam çekirdeği, buğday, ciğer, yumurta, badem, kuru üzüm, yulaf ve mercimek temel beslenmenizde bulunsun.
C vitamini içeren gıdalar tüketin. Guava, kırmızı biber, portakal, greyfurt, limon, naranciyeler…, kavun ve domatez gibi.
İçeriğinde mineraller içeren mantar, ciğer, somon balığı, arpa ve muz gibi besinleri tüketin
Magnezyum içeriği zengin, badem, soya lesitin, yulaf, arpa, peynir, tuna balığı, patates, mısır ve içeriğinde E vitamini zengin, fıstık, ayçiçek çekirdeği, brokoli, ıspanak tüketin.
A vitamini açısından zengin, yumurta, süt, peynir, yoğurt, balık, karides, tuna, tavuk eti vs. tüketin.
Düzenli olarak doktora görünün, kan sşkerinizi ve diğer tahlillerinizi de doktorunuza danışıp düzenli periyotlarda yaptırıp, özellikle aile geçmişinizde belli hastalıkları varsa bunlara daha ozen gosterin.
Tüm bunlara ek olarak bol sebze ve meyve tüketin, aşırı stresten uzak kalın, spor yapmayı ihmal etmeyin ve yaşamayı cok sevin.
Uzak doğuluların yaptığı gibi ya da bizim de banyo kültürümüzde bulunan keselenmeyi de güzellik yöntemlerinizde kullanabilirsiniz. Düzenli olarak süngerle cildinizi fırçalamak ya da keselemek, üstteki ölü deriyi atıp kan dolaşımınızı hızlandırmanıza yardımcı olur.
Kış soğuklarında cildiniz kurur, çatlar ve yıpranır. Hava kirliliğinin de etkisiyle ciltte lekelenmeler ve siyah noktalar oluşur.
Cildinizi korumak için kullandığınız temizleyici ürünler ve bakım kremleri, içerdikleri kimyasal katkı maddelerinden dolayı uzun vadede cilde zarar verebilir. Ekonomik yönden de bütçede önemli bir gider oluşturur.
Hazır ürünlere alternatif olarak, cilt temizliği ve bakımı yapmak için bütün aktarlarda bulunan çeşitli bitkisel yağların karışımından aileye özel kremler de yapılabilir. Bu kremler, hem daha az masraflı hem de doğal olduğu gibi ailenin tüm bireyleri her türlü vücut bakımında kullanabilir.
Kremin hazırlanmasından önce tüm vücut temizliği için önerdiği bir peeling (deri üzerindeki ölü hücreleri temizleme) yöntemi uygulanabilir. Bir kaşık mısır ununu bir kaşık yoğurtla iyice karıştırıp, el, yüz ve ayaklarınıza sürün ve bir güzel ovun. Cildiniz, temizlenir ve yumuşar. Vücut temizliği için de bu ürün kullanılabilir; ama en iyi yöntem geleneksel banyo âdetimizde yer alan kese yapmaktır. Göz altları ve kapakları dahil tüm vücut bakımında kullanabilecek krem de şöyle yapılıyor: Birer tatlı kaşığı lanolin ve balmumu, birer çorba kaşığı, kayısı yağı, buğday özü yağı ve badem yağını, bir çay kaşığı portakal yağını benmari usulü (cezveyi başka bir kaptan çıkan buharın üzerinde tutarak) eritin. Karıştırırken içine bir tatlı kaşığı gül suyunu damla damla yedirin. Katılaşıp kıvam aldığında cam bir kavanoza koyun. Tüm malzemeler bir araya geldiğinde cildi canlandıran, çatlakları tedavi eden, kırışıklıkları açan koruyucu özelliği çok fazla bir bakım kremi ortaya çıkıyor. İçine uzun süre durabilmesi için katkı maddesi konulmadığından kremin az miktarda yapılması gerekiyor. Buğday özü yağı lekeleri açar. Kayısı yağı hücre canlandırır, cildi besler. Badem yağı yumuşatıcı, kırışık açıcıdır. Portakal yağı, hücre canlandırır, temizler, kan dolaşımını sağlar. Lanolin suyu kolayca kendine çeker. Balmumu, kırışık açar, kreme yoğunluk verir.
Yüzünüze masaj yapın
Akşamları bakım kremi sürmeden önce cilt güzelce temizlenmeli. Bunun için salatalık sütlü bir tonik yapabilirsiniz. Küçük bir salatalığı rendeleyip suyunu sıkın. İçine aynı miktarda süt katın. Bu karışımla pamuk kullanarak cildinizi silin. Arkasından gülsuyu ve kekikle yapılan bir tonik ile cildinizi iyice temizleyin. Bir çorba kaşığı kekiği bir su bardağı sıcak su ile demleyip soğuduktan sonra süzün. İçine, yağlı cilt için aynı miktarda, karma ve kuru cilt için iki katı gül suyu koyun. Antiseptik olan kekik ciltteki mikropları kırar, cildi temizler, canlandırır ve gözenekleri sıkıştırır. Bakım kremini sürerken yukarı doğru hareketlerle yüzünüze ve göz çevrenize parmak uçlarınızla masaj yapın. Masaj, kırışıklıkları açar ve yaşlılık etkilerini geciktirir.
Biten ilişkiniz sonrasında sevdiğiniz insandan ayrılmak, onun artık her zaman yanınızda bulunmayacak olması, ayrılık acısının sinyallerini verir. Biten bir ilişkinin ardından yaşanan ayrılık acısı, çoğu insanın kurtulmak istediği fakat bir türlü yenemediği durumlardandır. Bu dönemde ağlar, sinirlenir, nedenleri sorgular ya da sadece susarak içimize kapanabiliriz. Ayrılık acısından kurtulmak ve tekrar kendimizi iyi hissetmek isteriz.
Ayrılık acısıyla başa çıkabilmenin yolu adında saklıdır.
Acı: Ayrılıkların hemen ardından hep acı gelir. Ağlamak içinizden gelebilir. Bu durumda ağlamak, ilk adımda önemlidir. Ona karşı olan hislerinizi kağıda dökebilirsiniz, daha sonra bu yazdıklarınızı ona göndermek yerine yok edin. Acıyı yaşamak ve ayrılığı kabullenmek önemlidir. Sevdiğimiz kişinin gittiğini anlamak, onun geri geleceğine dair ümit beslememek adına gereklidir. Ayrıldığınızdan haberi olmayan arkadaşlarınıza, sorduklarında ‘Biz ayrıldık’ diyebilmek ve bunu gerektiği kadar yakın çevrenize tekrar tekrar anlatmanız da kabullenme sürecinizi hızlandıracaktır. Acı çekmiyormuş gibi davranıp, kendinizi ve çevrenizi kandırmaya çalışmayın. Acı çekiyor olmanız, bunu etrafınıza da yansıtmanız zayıf olduğunuz manasına değil yaşadığınız aşkın arkasında durduğunuz anlamına gelir.
Yalnızlık: Bu harf, yalnızlığın habercisi olsa da, sevdiğiniz olmadan bir hayata devam ettiğiniz gerçeğini taşısa da, yalnız olmadığınızın farkına varın. Ailenizin ve arkadaşlarınızın sizi ne kadar çok sevdiklerini ve yanınızda olmaktan keyif aldıklarını anımsayın. Onlarla vakit geçirmeye çalışın. Aile ve arkadaşlarınızdan da beklediğiniz desteği bulamadıysanız veya onları kaybettiyseniz, tek başınıza da hayatınıza devam edebilirsiniz. İçinizdeki gücü, yeteneklerinizi keşfedin. Kendinizi dinleyin ve kendinize güvenin. Unutmayın ki o hayatınıza girmeden önce de hayat devam etmekteydi. Yeni biri için acele etmeyin, ruh eşiniz olsa mutlaka ilişkiniz devam ederdi. Bunu sorgulamayın.
Rekabet: Ayrılığın ardından yapılan en büyük yanlışlardan biri de kendimizle rekabet etmemizdir. Neden ayrıldığını, neden sizi bıraktığını ya da neden aldattığını düşünerek kendinizde sürekli eksik aramanız doğru bir hareket olmayacaktır. Siz bu dünyada teksiniz ve eşsiz özelliklere sahip bir benliğiniz var. Bunun bilincinde olup özsaygınızı koruyun. Onun sizi artık sevmiyor olması, sizin sevilmeye layık biri olmadığınız anlamını taşımaz. Böyle duygulara kapıldığınızda, zamanında sizi sevilmeye değer bulduğunu hatırlayarak kurtulabilirsiniz. Onun hiçbir zaman sevmediği kanısındaysanız, size, hiç kimsenin bir şeyler hissetmediği biriyle ilişki yaşamadığını hatırlatmalıyım.
“I”- Izdırap evresi: Izdırap evresi olarak adlandırdığım bu evrede, her baktığınız yerde ona dair bir anı hatırlayıp bulma eğilimi içinde olabilirsiniz. Daha da kötüsü, aynı yerde çalışıyor ya da aynı yerlerde bulunmak zorunda da olabilirsiniz. Bu daha da acı verici olabilmektedir. Bu durumda ilk yapılması gereken, sizin için duygusal anlamı veya anısı olan, o kişinin size verdiği eşyalardan derhal kurtulmaktır. Hediyeler, notlar, mektuplar vs. gibi nesneleri ayrıldığınız kişiye geri vermeyin. Maddi değeri olmayan eşyaları atın. Satılabilecek olduklarınızı (giysi, yüzük vs.) satın veya hayır kurumlarına bağışlayın. Hiçbir koşulda bunların size geri gelmeyeceğinden emin olun. Çok gerekmedikçe ayrıldığınız kişiyle konuşmayın. Ayrıldığınız kişiden çocuğunuz varsa veya aranızda henüz kapatmadığınız parasal ve maddi konularınız vs. varsa o kişiyle (sadece bu konuları konuşmak amacıyla) temas kurabilirsiniz. Ortak arkadaş ve dostlarınızla sohbetlerinizde ondan bahsetmeyin ve ona dair özel paylaşımlarınızı anlatmayın. Ortak sosyal çevre nedeniyle aynı ortamlara girmeniz gerekiyorsa, nazikçe selamlaşmak dışında o kişiyle yalnız kalmayın ve konuşmayın.
“L” Harfi – Lüzumsuz yemek ve alkol, sigara tüketimi: Ayrılık sonrası aşırı yemek tüketimi ya da tatlı tüketiminiz hızlanabilir. Bilinçaltına yemeği onun bıraktığı boşluğu dolduracak bir neden olarak kodlayabilirsiniz, bu da kilo almanıza ve zedelenen özsaygınızın daha da düşmesine sebep olacaktır. Ya da yememeyi tercih edip iyice zayıflayıp sağlığınızı kaybedebilirsiniz. Alkol tüketimine başlayıp, madde bağımlısı da olabilirsiniz ama bu durum tüm hayatınızı tüketmek, hemen vazgeçmek olur. Bunun ne feci bir sonuç olacağını, sizin de iyi bildiğinizi biliyorum. Bunlar yerine, kendinize daha çok vakit ayırabilirsiniz, egzersiz yaparak fiziksel görünüşünüzde büyük bir fark yaratabilirsiniz. Saç stilinizi değiştirip, gardırobunuzu yenileyebilirsiniz. Odanızın dekorasyonunu değiştirebilirsiniz. Yapılan araştırmalara göre, hareketli şarkılar dinleyenler, slow şarkılar dinleyenlere göre, depresif ruh haline daha az girmektedir. Bunu da mutlaka göz önünde bulundurup aşk şarkıları dinlememeye özen gösterin.
“K” – Kararlılıkla yoluna devam etme: Bu aşamada belki hala kahkahalar atıyor olmayabilirsiniz ancak bir altı ay öncesine göre kendinizi çok daha iyi hissediyor, ayrılığın ilk zamanlarında, ne berbat bir durumda olduğunuzu anımsıyorsunuzdur. O günlere dair belirsiz bir dehşeti hissedebilirsiniz fakat acıyı aynı yoğunlukta yaşayamazsınız. Bu da şüphesiz, zamanın yapıcı etkisi oluyor. Artık rahatlamanın etkisiyle şimdi kendinize neden böyle bir acı yaşamak zorunda kaldığınızı soruyor olabilirsiniz. Çekilen acıda bir mana aramanıza gerek yok, farkında olsanız da olmasanız da ruhunuz derinleşti, olmadığınız kadar hayata karşı farkındalığınız arttı. Şimdi yola karalılıkla devam etme zamanıdır.
Ayak problemlerinin önemli bölümü, ayakkabı seçiminden dolayı ortaya çıkıyor. Bilinçli ayakkabı seçimi ise yaşam süreci içinde oluşabilecek bazı Sağlık problemlerini engelleyebiliyor. Özellikle sivri burunlu ayakkabıları sağlıklı bulmayan uzmanlar, ayakkabı satın alırken dikkat edilmesi gereken hususları anlatıyor.
Ayak sağlığı için, öncelikle ayağın şekline uygun ayakkabılar seçmeye özen göstermek gerekiyor. Rast gele, “Sonradan genişler” düşüncesiyle alınan ayakkabıların Ayaksağlığını olumsuz etkilediğini belirten uzmanlar; bazı ayakkabıların basma bozukluğu, tırnak batması, ayak mantarı, nasır, parmaklarda şekil bozukluğu, yorulma, bilek burkulması, ayak, bacak ve bel ağrısına neden olabildiğini bildiriyor.
Ayakkabı seçerken model ve renkten önce ayakkabının rahatlığına, doğal malzemelerden imal edilmiş olmasına özen gösterilmesi gerektiğini belirten uzmanlar, ayakkabı satın alan kişinin en uzun parmağı ileayakkabının ucu arasında en az 2 santim boşluk olmasına dikkat etmesi gerektiğini bildiriyor. Dar kalıplı, üstü basık, sivri burunlu, yüksek topuklu ayakkabıları birçok sağlık probleminin davetiyesi olarak nitelendiren uzmanlar, ayakkabı seçerken kişinin çalışma koşullarını da göz önünde bulundurması gerektiğinin altını çiziyor.
Uzmanlar, ayakkabı satın alırken dikkat edilmesi gereken hususları şöyle sıralıyor:
Bir çift ayakkabının tekleri arasında herhangi bir şekil, işçilik, renk, boyut farkının bulunmamasına dikkat edin, ayakkabının her ikisini de mutlaka deneyin.
Ayakkabının içini elle kontrol ederek astar ve benzeri kısımlarda ayağı rahatsız edici kırışıklıklar bulunmadığından emin olun.
Dikiş uçlarının bitim yerlerinin sağlam olmasına, dikiş hatalarının bulunmamasına dikkat edin.
Ayakkabıların ayakla temas eden kısımlarında sentetik malzeme kullanılıp kullanılmadığını kontrol edin; çünkü sentetik malzemeler Hava geçirmez, hava geçirmeyen malzemeler de ayak sağlığı için zararlıdır.
Yazın tabanı kösele, kışın ise tabanı sentetik (PVC, termoplastik, kauçuk gibi) Maddelerden üretilmiş, üst bölümünün derisi yumuşak olan ayakkabıları tercih edin.
Ayakkabı astarının boya verip vermediğini, parmağınızı ıslatıp astara sürerek tespit edin.
Ayakkabıların iç tabanlarının ayağın doğal şekline uygun olmasına dikkat edin. Yüksek ökçeli ve sivri burunlu ayakkabıların bu tanıma uygun olmadığını unutmayın.
Nubuk, süet gibi çabuk kirlenen ya da boyası çabuk soyulan maddelerden üretilmiş ayakkabıları satın alırken ve kullanırken iklim koşullarını göz önünde bulundurun.
Çocuk ayakkabısının arkasının sert, önünün esnek olmasına, burun bölümünün ise parmakları sıkmamasına dikkat edin.
İnsan ayağının Hacmi Gün boyunca genişler. Bu nedenle, ayakkabınızı öğleden sonra satın almaya özen gösterin.
Satın almayı düşündüğünüz ayakkabının bulunduğu kutunun üzerinde; imalatçı firmanın ticaret unvanı, kısa adı, adresi ve tescilli markasını, ayakkabının sınıfı, rengi, numarası ve “Bu ayakkabının ayakla temas eden kısımlarında suni malzeme kullanılmamıştır” ibaresini, imal tarihini, parti, seri ve kod numaralarından en az birini arayın.
Kadın olmanın zor olduğu ülkemizde
Çalışan kadın olmak çok daha zor
Evimin işleri aksamasın
Çocuklarım iyi yetişsin
Kocama iyi eş olayım
İşimde başarılı olayım derken
Tam anlamıyla tükenmekte
Kendisini mutsuz ve yalnız hissetmektedir
Çalışması gerektiğine kendisinin dışında kimse inanmamakta
Eşi iyi para kazanıyorsa otur evde ne ihtiyacımız var demekte
Çocukları anne seni görmüyoruz özlüyoruz diyerek vicdan sömürmekte
İş yerinde verimi düştüğünde bunu kimseye anlatamamakta
Kendisini hiç birşeye ve hiçbir kimseye yetişemeyen insan olarak görmektedir
Erkeklerin yaşadığı ve bir işi ancak çıkardığı günlük hayatta
O 3 karpuzu bir koltuğa sığdırmaya çalışmakta
Bunu başardığı zaman çok takdir görmemekte
Ama ne zorlukları olduğunu ancak kendisi bilmektedir
Hele hele iyi bir eğitim almış ve mesleğinde ilerleyebilecek bir insansa
O zaman sıkıntıları daha da çok artmakta yapabileceklerine yetişememe duygusu onu sabah akşam huzursuz etmekte
Sonuçta kendisine ayıracak zamanı kalmamaktadır
Ekonomik özgürlüğünün tadını çıkaracak fırsatı olmamakta
Çoğu zaman evin ortak bütçesine katkı derken kendisine harcayayamamakta
Harcasa bile vicdan azabı duymaktadır
Tabii ki çalışmanın kendisi bu kadar olumsuzluğa yol açmasa bile
Kendini aşmış bir insanın gururunu taşısa bile
Sonuçta yorulup yıpranmakta
Çalışma hayatı nedeniyle sosyal yaşamına zamanı kalmadığı için
Akşam eşiyle sohbet etmeyi özlemekte
Onun da yorgunluğu yada suskunluğu bir süre sonra
Bu arzusunu da yaşamasına engel olmakta
Kendisini çocuklarına adamakta ama bir süre sonra
Kendisine itiraf etmese bile bundan da sıkılmaktadır
Bu yüzden çalışan kadınların zorlukları
Belki kendilerinin fark ettiklerinden de çok olmakta
Bununla başetmeyi ve kendilerine zaman ayırmayı beceremedikleri takdirde
Giderek tükenmekte
Sinirli, öfkeli ve tahammülsüz hale gelmektedirler
Bunları engellemek için yapılması gereken en iyi şey
Biraz bencilce bulsalar bile kendilerine zaman ayırmaları
Saçını süpürge yapmaktan vazgeçmeleri
Her işe yetişeceğim diye koşturmamalarıdır
Ancak bunu yaptıkları yada yapabildikleri zaman
Yaşamdan zevk alabilecek
Kendilerini dolap beygirine benzetmeyeceklerdir
Mutlu çalışan kadınlar dileğiyle
Hamilelikte 16. haftadan itibaren sizdeki gelişimler nedeniyle kanınızın miktar olarak artması nedeniyle kansızlık belirtileri ortaya çıkabilir ve buna bağlı halsizlik ortaya çıkabilir.Doktorunuz yaptığı ölçümlerde eğer kansızlık eğilimi saptarsa o zaman size ekstradan demir takviyesi yani kan ilacı verebilir.Bu tür durumlarda da yine bazı anne adaylarının aklına şu gelebilir: Benim arkadaşımın doktoru ona ilaç vermedi bana doktorum ilaç verdi.Bunda da herhangi bir yanlışlık yok.Bazı doktorlar rutin olarak hiçbir şikayeti olmasa bile kansızlık olmasa bile demir takviyesi yapmayı gerekli görürler.Bazıları da demir takviyesini sadece kan ölçümlerine göre verirler.
Bunların ikisi de doğrudur ve doktorunuzun önerilerine uymalısınız.
Yine ilaç kullanımı konusunda bazı doktorlar rutin olarak vitamin veriyor olabilirler, bazıları vitaminleri iyi beslenmeye daha üstün tutmadıkları için gerekli görmüyor olabilirler.İkisi de doğrudur.Gereksiz yere kullanılmadığı sürece aşırı dozda kullanılmadığı sürece vitaminlerin bir zararı yoktur.
Yine bazı doktorlar Omega-3 kaynakları yani balık yağı tableti verebilirler bazıları vermeyebilirler.Bunda da bir yanlışlık yok.Ama eğer Omega-3 takviyesi almıyorsanız tablet olarak mutlaka haftada 2 kez düzenli olarak balık tüketmeye ve günde 2 tane ceviz yemeye ve yine haftada düzenli olarak 1-2 kez ıspanak, semiz otu gibi Omega-3 kaynağı yüksek olan besinlerden faydalanmayı ihmal etmemeniz lazım.
Bazı doktorlar flor takviyesi dişler için bazılarıda kalsiyum takviyesi gerekli görebilirler.Eğer doktorunuz size böyle birşey önermediyse bu da yanlış değil.Önemli olan tabi ki bunların takviyesi sonucunda şöyle bir yanılgıya kapılmamak: Ben bunları nasıl olsa takviye olarak alıyorum beslenmem o kadar önemli değil.Öyle birşey yok.Herşeyden önemlisi iyi beslenmedir.Artı eğer doktorunuz size öneriyorsa beraberinde bu takviyeleride bütün gebelik boyunca doktorunuz önerdiği şekilde devam ettirmeniz.
Hareketsiz bir yaşam, beslenme biçimi, yapısal özellikler, ilerleyen yaşa bağlı düşen metabolizma hızı… Evet, tüm bu nedenlerle hatırı sayılır bir göbeğe sahip olmuş olabilirsiniz. Kadınlarda daha nadir görünmesine rağmen birçok erkek bu sorunu yaşar. Kadın olsun erkek olsun, gerek sağlık açısından gerekse estetik açıdan göbek oldukça rahatsız edicidir.
Durum böyle olunca da göbeğinizi eritmek için ilk aklınıza gelen çözüm karın kaslarını hedefleyen egzersiz yöntemleri oluyor tabii ki. Düşünüyorsunuz ki, karın kaslarını çalıştırırsam yağlar kasa dönüşebilir. Toplumda bu inanış o kadar yaygın ki, bu nedenle yazılarımızda yağların kasa dönüşmesinin mümkün olamayacağından, çünkü ikisinin de yapısının çok farklı olduğundan ve karın kaslarını ne kadar çalıştırırsanız çalıştırın göbeğinizi eritmenin imkansız olduğundan sürekli bahsediyoruz.
Göbeğinizin görüntüsü ne kadar karın yağı taşıdığınız ile yakından ilgilidir tabii ki. Karın kaslarınız ne kadar gelişmiş olursa olsun bunun önemi ikinci sırada olacaktır, çünkü karın kaslarınızın üzerini kaplayan bir yağ tabakası varsa kaslarınızın tam anlamıyla görünmesi olanaksızdır.
Karın Yağlarını (Göbeğinizi) Nasıl Yakacaksınız?
Karın yağlarını yakmanın yolu da vücudun diğer bölgelerindeki yağları yakmakla aynı prensibe dayanır: Egzersiz ve diyetle vücutta bir kalori açığı oluşturulacak ve vücut bu açığı kapatmak için depolardaki yağlara başvuracak. Eğer deponuz göbeğinizdeyse buradaki yağlar yakılmaya başlanacak. Bu yüzden fitness dünyasında “karın kasları spor salonunda değil, mutfakta yapılır” diye yaygın bir görüş vardır. Burada egzersiz diye bahsedilen şey, yalnızca karın kasları için olan egzersiz değil kalça, uyluk, sırt ve göğüs kaslarının hepsini kapsamaktadır. Bu egzersizleri yaparken ve yaptıktan sonra vücudunuz enerji kaynaklarını kullanacaktır; enerji kaynaklarından biri de yağlarınız olacaktır.Vücudunuzdaki yağın nerde olduğu önemli değildir. Yağ hiçbir zaman noktasal olarak yakılmaz, tüm vücuttan yakılır.Yağ yakmayı azami seviyeye çıkarmak için de ağırlık antrenmanının yanında kardiovasküler egzersizler (aerobik egzersizler) de yapılmalıdır. Kardiovasküler egzersizlerdeki ara egzersizler yağ yakımını daha da artıracaktır. Egzersiz esnasında yağ yakımı için aerobik egzersizler tartışmasız üstündür ancak egzersizden sonra da yağ yaktırabilmesi sebebiyle anaerobik egzersizler (ağırlık egzersizleri gibi) farklı bir avantaj taşımaktadır.
Bir taraftan göbek yağlarınızı eritmeye yönelik düzenli bir egzersiz programını uygularken diğer taraftan da karın kaslarınızı geliştirecek egzersizler yapabilirsiniz. Bunları araştırdığımızda yüzlerce olduğunu görürüz fakat bunlara birkaç örnek verelim.
• Mekikler (crunches, sit ups),
• Bacak çekme ve uzatmalar (leg raises),
• Asılarak bacak çekme ve uzatmalar (hanging leg raises),
• Kalça kaldırmalar, savurmalar (hip thrusts),
• Yanal hareketler (side bends),
• Karın çevirmeler (ab twists),
• Yüzüstü doğrularak yapılan duruşlar (planks),
Uzun saçlar kadın için önemli bir aksesuar gibidir. Her kadının saçı aynı hızda uzamaz. Bazı kadınların saçı çabuk uzarken, bazılarının ise saçı geç yada yetersiz uzar. Bitkilerin saç bakımı konusunda da önerileri var. İşte bizden size birkaç tarif;
80 gr. kekiği 1 lt. suda 3-4 dakika kaynattıktan sonra süzün. Saç diplerini masaj yaparak yıkayın. Kahverengi saçlar kekik çayı ile yıkanırsa renklerini korur ve parlaklık kazanır. Günlük düzenli olarak alfayla, ıspanak ve kişniş suyunu eşit miktarda karıştırıp için. Ayrıca saç derisine badem yağı ile yapacağınız masaj hem saçlarınızın dökülmesini önleyecek hem de daha sağlıklı uzamasına yardımcı olacaktır.
Bir ad et turpu rendeleyip suda yarım saat kadar pişirip süzün. Elde ettiğiniz turp suyuna yumurta sarısı ilave edip iyice çırpın. Bulamaç haline geldikten sonra saçlarınızı ovarak yıkayın.
Bu tarifimiz koyu renk saçlara sahip olan hanımlar için. İçinde su kaynayan genişçe bir tencerenin içine daha küçük bir kabı oturtun. Yarım çay fincanı ayçiçeği yağını, 1 çorba kaşığı kakao yağını, 1 çorba kaşığı susuz lanolini bu ikinci kabın içinde eritin. Bütün bu yağlar eriyince, kabı kaynar suyun içinden alın ve karışımı iyice çırpın.
Bu karışımdan 1 çorba kaşığı kadarını alarak buna 1 çorba kaşığı su katın, iyice karıştırın. Bu sıvıyı ovarak başınıza sürün ve bu durumda 15 dakika ile yarım saat arasında bekleyin. Ardından saçınızı yıkayıp durulayın. Bu tedavi koyu renk saçlara yeni bir canlılık ve parlaklık verir.
Yüzünüzde beğenmediğiniz kusurları gizlemek için ille estetik yaptırmaya gerek yok! Ufak tefek makyaj hileleriyle arzu ettiğiniz görünüme kavuşmanız mümkün. Nasıl diye soranlar için işte ipuçları…
Burnunuzu beğenmiyorsanız…
Burnunuzun fazla uzun olduğundan şikayetçiyseniz, burun ucunuza koyu renk fondöten uygulayın. Fondöteniniz kompakt fondöten olursa ve nemli süngerle uygularsanız çok daha iyi sonuç alırsınız. Fondöteni sınır yapmayacak şekilde iyice yedirdikten sonra küçük dokunuşlarla pudralayın.
Burnunuz genişse; gölge ve ışığı kullanın: burnunuzun üzerine (burun kemiğiniz boyunca) daha açık tonda; burun kanatlarınıza ise daha koyu tonda fondöten sürün. Parmağınızla fondöteni iyice yayın ve 2 ton arasındaki sınırları yedirip yok edin, mat bir pudrayla pudralanın.
Çenenizden memnun değilseniz…
Küçük ve içe doğru bir çeneniz varsa (dudak altınıza kadar) açık renk bir fondöten sürün. Bu çenenizin hacmini artıracaktır. Koyu ve parlak renkte rujlar kullanmayın, göz makyajınıza önem verin.
Çeneniz çıkıksa, çene ucuna koyu renk bir fondöten uygulayıp pudralayın. Dudaklarınızı öne çıkaracak canlı renkte rujlar tercih edin, böylece çeneniz belirginliğini yitirecektir.
Gözler de makyajın sihrinden pay alıyor
Birbirine yakın gözlerden rahatsız olanlar! Açık tonda bir farı gözün iç köşesinden ortasına dek sürün. Ortadan dış köşeye kadar ise koyu tonda bir far uygulayın. Sınırları yok etmek için iki rengi birbirine iyice yedirin.
Tam tersine, gözleriniz birbirinden uzaksa koyu tonda bir farı gözün iç köşesinden ortasına dek sürün. Ortadan dış köşeye kadar ise açık tonda bir far uygulayın. Sınırları yok etmek için iki rengi birbirine iyice yedirin.
Göz çevresindeki çizgileri kapatmak için; kapatıcı bir kalemle veya ince bir fırçayı kapatıcınıza bulayarak çizgilerin üzerinden dikkatle geçin ve parmak uçlarınızla üzerlerine hafifçe vurarak cildinize yedirin. Dikkat: kapatıcınız fondöteninizden daha açık tonda olmalı.
Yüzünüzü ince göstermek için…
Şakaklarınıza, elmacık kemiklerinize ve çene altınıza büyük bir allık fırçası yardımıyla bronz allık sürün. Daha açık renk pudrayla alnınızı, burnunuzu ve çene ucunuzu vurgulayın.
MAKYAJ MALZEMESİ KULLANMANIN İNCELİKLERİ
Ruj
Ruj rengi, cilt tonlarınızı bütünleyici nitelikte olmalı. Parlak renkli cilde sahipseniz, pembe veya bej tonları size uygun. Cildiniz soluksa, parlak kırmızı ve bordo tonlarını deneyin!
Allık
Allığınızın rengini, rujunuzun tonuna göre seçin. Yumuşak ve kalın bir allık fırçası kullanarak, allığı elmacık kemiklerinizden başlayarak dışa doğru hareketlerle kulağa kadar yayın.
Far
Pastel ve canlı tonları karıştırıp gözlerinize renk ve çekicilik katın. Bir far kalemi yardımıyla, göz çevrenize daha uçuk bir renk sürün. Göz kapağınızda koyu tonlar tercih edin.
Rimel
Rimel fırçasının ucunu kullanarak önce alt kirpiklerinizi boyayın. Böylece, yukarı bakarken göz kapağınızda rimel izi kalmasını engellemiş olursunuz.
Fondöten
Fondöteni mutlaka nemlendiricinin üzerine sürün. Yüzünüzün doğrudan ışık almasına dikkat edin. Parmak uçlarınızı ya da fondöten sürgerini kullanarak sürün. Göz kapaklarını ve dudakları fondötenle kaplamak, cildinizde farklı renklerin oluşmasını engeller.
Genetik mirasımız dışında, güneş, yorgunluk, stres gibi birçok etken “gözaltı morlukları” için zemin hazırlar. Gözaltı yüzümüzün en hassas bölgelerinden biridir. Gözaltında oluşan bu koyu renkli görüntü bizim yorgun, hasta ve kötü görünmemize sebep olur.
Göz çevresinin koyu renkli bir görüntüye sahip olmasının sebebi en çok genetiktir. Genellikle gözaltları ile ilgili sorun yaşayan kişilerin, anne ve babasında da bu durum vardır. Genlerle kişiye aktarılmış olabilir. Ancak ailesinde bu sorun ile hiç karşılaşılmamış olmasına rağmen de ortaya çıkabilir. Beyaz tenlilere göre koyu tenli kişilerde daha yaygın olarak görülmektedir. Sıklıkla sadece gözün alt kapağında oluşabileceği gibi bazen kirpiklerden kaşa kadar tüm üst kapağı da kapsayabilir.
Gözaltı Morluklarının Nedenleri
• Damarların cilde yakın olması bu görüntüyü verebilir.
• Bazen de gözaltı torbalanması dolaşımın rahat sağlanamamasına neden olur ve bu durum gözaltı morlukları oluşturabilir.
• Göz çevresi cilt dokusunun pigmentasyon yapısının yoğunluğundan yani cilde renk veren hücrelerin normalden fazla olmasından kaynaklanan bir koyulaşma olabilir.
• Gözaltında bulunan kılcal damarların kan sızdırması da bu görünümün oluşmasına neden olabilir.
• Gözaltına koruyucusu sürmeden, hassas bir bölge olan gözaltını güneş ışınlarına maruz bırakma da yine koyu halkaların bir nedenidir.
• Alerji ve astımı olan kişilerde göz çevresinde morumsu renk görülmektedir.
• Yaşlanma da koyu renk halkaların oluşmasında bir etkendir.
Gözaltı hassas bir bölge olması sebebiyle çoğunlukla çevresel faktörlerden de etkilenir. Stres başta olmak üzere, uykusuzluk, yorgunluk, sigara ve alkol kullanımı gözaltında koyu halkalar oluşmasına neden olur. Günümüzde estetik uygulamaların artması ve bu uygulamaların sık aralıklarla tekrarlanması, gözaltı morlukları ve torbalanmasını arttıran bir etkendir.
Gözaltı morluklarından kurtulmak mümkün mü?
Tedavi şekli ve vücudun tedaviye verdiği cevap hastadan hastaya değişmektedir. Kozmetik ürünler, bu bölgede dolaşımı hızlandırıcı, hücre yenileyici çözümler önermektedirler. Bunlar kısmen koyu renkli halkaların giderilmesine yardımcı olsa da, geçici çözümlerdir. Uzun vadede etkili olamazlar.
Göz çevresinde oluşan koyu renkli halkalardan kurtulmanın kesin çözümü lazer tedavisi bazı durumlarda ise ameliyattır. Sadece koyu renkli halkalar varsa birkaç seans lazer tedavisi çoğu zaman yeterli olmaktadır. Ancak beraberinde torbalanma da varsa, gözaltında oluşan yağ dokularının yerleri değiştirilerek daha iyi bir görüntü elde edilmeye çalışılır. İyileşme 5-7 gün sürebilir. Sonucun tam olarak fark edilmesi için birkaç ay geçmesi gerekir.
Yorgunluk, uykusuzluk gibi nedenlerden kaynaklanan gözaltı morlukları için neler yapmalıyız?
Gözaltı morluklarına bitkisel çözüm:
• Papatya ya da lavanta çayı hazırladıktan sonra ılıması beklenir. İki pamuk çaya batırılıp, hafifçe sıkılır. Daha sonra göz kapaklarının üzerine konarak, birkaç dakika bekletilir.
• Patates ya da salatalıkları halka şeklinde kesip, gözkapaklarınızın üzerine yerleştirin. 10-15 dakika kadar bu şekilde bekledikten sonra soğuk su ile yüzünüzü yıkayın.
• Bir adet salatalığı rendeleyip, buz kalıplarının içine doldurun. Salatalıklar donduktan sonra gözlerinizin çevresinde 5 dakika kadar yavaşça gezdirin.
• 2 adet poşet papatya çayını sıcak suya batırıp, buzdolabında soğumaya bırakın. Soğuk çay poşetlerini, gözkapaklarınızın üzerine yerleştirip, 10 dakika kadar bekleyin. Sonra ılık su ile yüzünüzü yıkayın.
• 2 çay fincanı kadar kaynar suyun içine 2 çorba kaşığı fındık yaprağı ekleyip, 15 dakika kadar bekleyin. Daha sonra süzüp buzdolabında soğumaya bırakın. 2 pamuğu hazırladığınız suya batırın, hafifçe sıkın ve göz kapaklarınızın üzerine koyun. 10 dakika kadar bu şekilde bekledikten sonra, yüzünüzü yıkayın.
Öncelikle sabun kullanma alışkanlığı bir kenara bırakılmalıdır. Zira en iyisi olsa bile, sabunun kurutucu etkisi vardır ve bu etki cildin dıştan gelen tehlikeli mikroplara karşı savunmasız kalmasına neden olur. Sabun yerine temizleme sütü ve toniği kullanmak en idealidir. Çoğu genç kız alışkanlık ve yanlış bilgilendirme sonucu temizleme sütü yerine tonik kullanmaktadır.
Temizleme sütleri üst deride ve bir alt katmanda birikmiş kirlerin, deri yolu ile atılmış ifrazatların giderilmesini sağlar ve bunu cildi tahriş etmeden yapar. Tonik ise sütün kalıntılarını alır, gözeneklerin tekrar büzülmesini ve derinin bir sonraki işleme, yani krem sürmeye hazır olmasını sağlar. Temizleme etkisi ise süt gibi değildir.
Sabah ve akşam yüzü temizlemenin yanı sıra, mutlaka nemlendirici kullanılmalıdır. Sokağa çıkıldığında da nemlendirici kullanmak gerekir. Özellikle kış mevsiminin hava şartları, koruyucu malzemelerin kullanılmasını gerektirmektedir.
Haftada bir ise peeling yapılmalıdır. Böylece ciltte ölü hücre ve kir birikmesi engellenir, cilt nefes alır. Eğer cilt aşırı yağlı ise haftada 2 defa peeling yapılması uygundur.
Sivilceli ciltler büyük bir özenle temizlenip tedavi edilmeli, kesinlikle ihmal edilmemelidir. Sivilcelenme sorunu, meydana geldiği andan itibaren dikkatle tedavi edilmelidir. Aksi takdirde sivilceler fark edilmeden çoğalacak ve cildin iyileştirilmesi zorlaşacaktır. Öncelikle sivilcelenmenin gerçek nedeni tespit edilmeli ve tedavi buna göre yapılmalıdır. Bunun için kesinlikle uzman bir kişinin önerisine dikkatlice uyulmalıdır.
Sivilcelenmenin ana nedenleri çoğunlukla; cildin mikrop alması, yanlış beslenme, hormonal dengesizlikler, yemek veya güneş alerjisi, ciltteki faydalı vitaminlerin eksilmesi ve strestir. Bu nedenlerden birkaçı birarada ya da tek başına sebep olabilir; ama genelde bazıları direkt sebep iken diğerleri uyarıcıdır.
Sivilcelere ve siyah noktalara el sürmemeye özen gösterilmelidir. Unutulmaması gerekir ki, genç yaşlarda uygulanacak doğru tedaviler, cildin pürüzsüz ve canlı kalmasının başlıca temelleridir. Genç kızların çoğu, sürekli siyah nokta ve sivilcelerini sıkar ya da üzerine kapatıcı malzeme sürer. Bunlar, derinin yıpranmasına neden olur. Siyah noktalar çok özel maskelerle cildi tahriş etmeden giderilmelidir.
Sıkmak, hücrenin yapısını tekrar düzelmeyecek şekilde bozabilir ve lekeli, açık gözenekli kalmasına neden olabilir. Sıkma işleminin ardından güneşe maruz kalması durumunda ise ciltte lekeler oluşur ve bunlar genellikle kalıcıdır. Derinin siyah nokta yapma alışkanlığı varsa ve gözenekleri büyükse, gözenek sıkıştırıcı kullanılması tavsiye edilir.
Bugünün teknolojisi, kozmetik ve dermatolojik alanda kesin sonuçlar veren tedaviler sunmaktadır.
Tedavi uzman bir kişi tarafından belirlenmeli ve takip edilmelidir. Ayrıca, beslenme de tedavi kadar önemlidir. Unutulmaması gereken bir diğer önemli nokta da, yanlış ve ucuz kozmetik ürünlerin cilt sorunlarının oluşumuna neden olduğudur.
Hayatının bir döneminde saçını boyamayan hemen hemen yok gibi… Oysa iş sadece boya yapmakla kalmıyor, sonrasında boyalı saça gerekli özeni göstermek gerekiyor. İşte boyalı saçların bakımıyla ilgili başlıca soruların yanıtları…
1. Boyanırken saç temiz mi yoksa kirli mi olmalı?
Saçınızın temiz ya da kirli olması farketmez. Her iki durumda da iyi sonuç alabilirsiniz. Ancak boya yapmadan önce saçınızda jöle, biryantin, sprey, köpük gibi saç şekillendiricileri varsa fırça yardımıyla temizlemelisiniz. Çünkü şekillendiriciler saça yeterli miktarda boyanın nüfuz etmesini engeller. Boyanın kalıcılığı kısa süreli olur.
2. Saç boyası saçı döker mi?
Boya, saçı dökmez. Mevsim değişikliği, fizyolojik rahatsızlıklar, düzensiz beslenme gibi koşullar saçın dökülmesine neden olur.
3. Cilde bulaşan boyalar nasıl temizlenir?
Saç boyasını uygulamaya başlamadan önce saç diplerine nemlendirici krem uygulanabilir. Bekleme süresi sonunda saçlar yıkanmadan önce veya yıkandıktan sonra nemli bir pamukla boyanın ciltten temizlenmesi kolaylaşır. Nemlendirici krem uygulaması unutulursa, sabunlu bir bez ya da pamuklu yardımı ile boya temizlenebilir.
4. Kaş ve kirpik boyanabilir mi?
Kaş ve kirpikler hiçbir boya ile boyanmaz. Eğer kaşlarınızı boyamak istiyorsanız, özel olarak hazırlanmış kaş- kirpik boyalarını kullanın.
5. Boya ne kadar zamanda uygulanmalı?
Saç, ayda yaklaşık 1 cm uzar. 4 ila 5 hafta ara ile saç diplerini boyamak ve saç uçlarına rötuş yapmak gerekir.
6. Kına olanlar boya yapabilir mi?
Kına saçı kaplar ve saç üzerinde bir tabaka oluşturur. Kınayı saçtan çıkarmak ise mümkün değildir. Bu nedenle saçınızda kına varsa saç boyası kullanmayın.
7. Saç renginin daha belirgin olması için saç boyasından fazla oksidasyon kremi kullanılırsa ne olur?
Boya kutusunun içindeki reçetede yazılan miktar ve oranlar en sağlıklı sonucu almak için idealdir. Bu nedenle farklı bir karışım tavsiye edilmez.
8. Renk seçerken nelere dikkat etmeli?
Saçı renklendirmeden önce istenen sonuca ulaşmak için elde edilmek istenen rengin çok iyi saptanması gerekir. Renk saptaması yaparken daha önce boyanmamış saçlar için; saçlarda beyaz yoksa veya azsa, doğal renginden bir ton açık renk seçilmelidir. Daha önce boyanmış saçlar aynı renge veya koyu renge boyanabilir. Ancak boyalı saçları olduğundan daha açık renge boyamadan önce dekolore (saçın rengini açma) işleminin uygulanması gerekir. Bu şekilde arzulanan saç elde edilmiş olunur.
Saçlarınızın parlak ve sağlıklı kalmasını sağlayan bakım tavsiyeleri.Saç bakım ürünlerini kuru saça değil, nemli saça uygulayın. Böylelikle daha kısa sürede, daha iyi sonuç alırsınız. Saçınızdaki dalgaları canlandırmak için, saç köpüğünü tenis topu büyüklüğünde elinize sıkın ve diplerden dışa doğru nüfus etmesini sağlayın. Eğer saçınızı yıkayacak vaktiniz yoksa ve saçınız kısaysa, saçınızı biraz ıslatın, geriye doğru tarayın ve sadece alnınızın üstündeki saçlara sprey sıkın. Eğer saçlarınız uzun, kalın telli ve düzse, at kuyruğu yapmanızı tavsiye ederiz.
Eğer uzun ama sorunsuz saçlara sahipseniz, o zaman kafanızı yere doğru eğin, saç spreyi sıkın ve saçlarınızı geriye doğru atın. Topuz yapmayı da düşünebilirsiniz. Eğer saçlarınızın kısa sürede düzene sokulmaya ihtiyacı varsa, saçlarınızı yıkayın ve sadece kahküller ile yüzünüzün üzerine dökülen kısımlara fön çekin.
Bayanlar kendi görüntünüze uygun saç kesimi için eğer herhangi bir fikriniz yoksa ve kararsızsanız kendi kuaförünüze güvenin ve kendinizi ona bırakın… İster inanın ister inanmayın bacak bacak üstüne atıp, karışmadığınızda kesim sonrasında farklı ve farklı bir görüntüye kavuşabilirsiniz.
İlk defa gittiğiniz bir kuaföre öncelikle Saçlarınızı boyatmadan, düzleştirmeden veya perma yaptırmadan önce, saçlarınızın yapısıyla ilgili konuşun. Bu uygulamaları daha önce yaptırdıysanız ve herhangi bir sorunla karşılaştıysanız anlatın. Böylece kuaförünüz saçınıza uygulayacağı malzemelerle ilgili daha kolay karar verebilecektir.
Her yıkamadan sonra saçlarınızın rengi giderek solar…
Haftada iki kere saç rengini artıran ve kökleri güçlendiren bir şampuanla masaj yaparak uygulayın
Daha çok parlaklık için daha az şampuan… Saçlarınız yağlanmadıkça her gün yıkamayın. Saçları hergün şampaunla yıkamak saçları koruyan, besleyen ve parlak gösteren doğal yağını yok eder. Eğer saçlarınız kuru, yıpranmış ve boyalıysa saçlarınızı 2 gün yıkamayın. Eğer saçlarınız normalse bir veya iki gün yıkamayabilirsiniz. Saçlarınız şeklini kaybediyorsa sadece su ile durulayın.
Her zaman saçlarınızı yıkarken masaj yaparak yıkayın bu kan dolaşımınızı hızlandırarak saç köklerinin hızlı uzamasını sağlar…
Saç bakım ürünlerini kuru saça değil, nemli saça uygulayın. Böylelikle daha kısa sürede, daha iyi sonuç alırsınız. Saçınızdaki dalgaları canlandırmak için, saç köpüğünü tenis topu büyüklüğünde elinize sıkın ve diplerden dışa doğru nüfus etmesini sağlayın. Eğer saçınızı yıkayacak vaktiniz yoksa ve saçınız kısaysa, saçınızı biraz ıslatın, geriye doğru tarayın ve sadece alnınızın üstündeki saçlara sprey sıkın.
Eğer saçlarınız uzun, kalın telli ve düzse, at kuyruğu yapmanızı tavsiye ederiz. Eğer uzun ama sorunsuz saçlara sahipseniz, o zaman kafanızı yere doğru eğin, saç spreyi sıkın ve saçlarınızı geriye doğru atın. Topuz yapmayı da düşünebilirsiniz.
Eğer saçlarınızın kısa sürede düzene sokulmaya ihtiyacı varsa, saçlarınızı yıkayın ve sadece kahküller ile yüzünüzün üzerine dökülen kısımlara fön çekin.
Seni Sen olduğun için değil ,
Seni bende bulduğum için seviyorum .
Güneşin doğduğu da bir gerçek battığı da…
Kalbimin attığı da bir gerçek, günün bittiği de..
Ne çıkar tüm gerçekleri saysak tek tek.
Seni Seviyorum ya, iste o en büyük gerçek…
Özlemek güzel şeydir, özlüyorsa Özlenen
Beklemek güzel şeydir, gelecekse beklenen
Sevmek güzel şeydir, seviyorsa sevilen…
Benim sevgim, zaman ve uzaklıkla sınırlı değildir.
Zamanı kaldırınca aynı andayız.
Uzaklığı kaldırınca aynı yerdeyiz.
O zaman her an ve her yerde seninle birlikteyiz…
Aşk yaşanır anlatılmaz..
Kalbim seni unutacak kadar hainse,
Ellerim onu parçalayacak kadar asidir.
Sevdigini özgür bırak ,
Geri gelirse o senindir
Geri gelmezse, zaten hiç senin olmamıştır…
Eğer çölde açan bir çiçek olsan
Seni kurutmamak için hep ağlardım.
Gözyaşımda bir damla olsaydın,
Seni kaybetmemek için asla ağlamazdım.
Yanağına konan kar tanesi eriyip dudaklarına indiğinde,
Hissettiğin o bir damla serinliği benimle paylaşmak istersen,
Yönünü rüzgara dön ben o rüzgardayım…
Kucaklamaya kollarının yetmeyeceği bir ağaç , bir tohumla başlar ;
En uzun yolculuklar bir adımla başlar;
Gerçek sevgiler ise küçük bir tebessümle başlar.
Seni unutmak zor anlatmaksa imkansız,
Sen unutuldukca hatırlanan,
Anlattıkca bitmeyensin meleğim..
Seni uzaktan sevmeyi, bana bakmadan görmeyi,
Seni duymadan dinlemeyi, gözyaşlarımla gülmeyi
Ve kavuşmak için sabretmeyi,
Her şeyi öğrendim ama sensiz olmayı asla…
Duygular vardır anlatılamayan..sevgiler vardır kelimelere sığmayan…
Bakışlar vardır insanı ömür boyu ağlatan…yollar vardır aşılması güç olan.
Kalpler vardır acılarla parçalanan, ve insanlar vardır hiç unutulmayan.
Sanma beni sevipte bırakanlardan. Benim sevgim mezara kadar olanlardan…
Bir Çiçeğin açmak için sebepler bulduğu gibi,
Yaşama dair sebepler bulmak için yaşıyorum…
Eğer bir gün gelir de yaşamak için bir sebep bulamazsam;
Ölmek için bir sebep bulmuşum demektir
Bir yudum zehir olsan, bir an bile düşünmeden seni içerdim,
Sırf seninle bir olmak ve seni içimde hissetmek için.
Sevgilim bilki senden uzak ne güzellikleri avutur beni bu şehrin,
nede yıldızlı akşamları!… özlemin bir nehir olmuş
YARAR GİDER İÇİMDEKİ DAĞLARI
Seni seviyorum kelimesini sana benden başka kimse söylemesin,
Yalnız bana sakla dudaklarını seni benden başka kimse öpmesin,
Ne olurdu her seven sevilse sanki, bu dünyada aşktan güzel ne var ki,
Gel kollarıma öyle sarıl ki kimsenin çözmeye gücü yetmesin.
Seni niyemi seviyorum geçmişin içinde kaybolmuş beni
Yeniden hayata döndürdüğün için çok ama çok seviyorum.
Kalbin hangi sevgi için çarpıyorsa yeni doğan günün güneşi
Seni ona kavuştursun.
Hayatın en güzel anı herşeyden vazgeçtiğiniz zaman
Sizi hayata bağlıyan biri olduğunu düşündüğünüz andır.
Sen benim gözlerimde saf bir gerçek,
Yüreğime bahar getiren bir çiçeksin.
Sen bedenimdeki yumuşak kudret,
Gönül bahçemde uçuşan bir kelebeksin..
Ben sana mecburum bilemezsin, adını mıh gibi tutuyorum aklımda
İçimi seninle ısıtıyorum bir yaşamak düşünsem “sus” deyip adınla başlıyorum.
Sevgili binlerce insan arasından gönül gözüyle görüp ayrı bir kimlik verdiğimizdi Her sözü büyü olan, dokunduğu herşeyi kutsallaştıran muhteşem insandı.
Yanındayken içimi saran ateş, sen yokken hayalinle canlanır.
Gözlerimdeki parıltı senin sevginin eseri,
Ve benim varlığım yanlız senin eserin.
Seni yüreğimden atabilsem atamıyorum,
Seni gözlerimden silebilsem silemiyorum
Sensizlik acısını çekemiyorum,
Dönersen diye koştum camlara
Ama yoksun yine yok..
Her sabah uyanıp yüzünü güneşe verdiğinde,
Gücünü alamazsın sıcak sevgilerden,
Unutma sakın bir sevgi bin sevgi doğurur ve
O sevgilerden yepyeni bir dünya kurulur..
Ben Toprağım suyum sensin, ben yaprağım dalım sensin
İlkbaharım yazım sensin sensiz hayat çekilmiyor.
MALZEMELER
2 paket pötübör bisküvi
yarım paket eritilmiş margarin
2 çorba kaşığı kakao
2 çay bardağı süt
Muhallebisi İçin;
1 adet yumurta sarısı
1 paket vanilya
7 çorba kaşığı toz şeker
1/4 paket margarin
1 kg. süt
2 çorba kaşığı mısır nişastası
2 çorba kaşığı pirinç unu
HAZIRLANIŞI
Bisküvileri kırın, geniş bir kaba alın, üzerine 2 çorba kaşığıkakaoyu yarım paket eritilmiş margarini ve 2 çay bardağı sütü ekleyin. İyice karıştırın, bu harcı kare şeklindeki bir cam tepsiye yayın. Muhallebi için tencerede sütü, mısır nişastasını, pirinçununu, yumurtanın sarısını, vanilyayı, şekeri ve margarini katın, koyulaşana kadar pişirin. Hazırladığınız muhallebiyi tepsiye yaydığınız bisküvili harcın üzerine dökün. Muhallebi henüz sıcakken üzerine kakao serpin. Buzdolabında soğuduktan sonra dilimleyerek servise sunun.
Kuşkusuz ki çağımızın hastalığı stres… Üstelik kadın, erkek, çocuk herkesi etkiliyor. Pek çok sağlık sorunun ya nedeni oluyor ya da tetikliyor. Örneğin bağışıklık sistemine zarar vererek insanları hastalıklara daha yatkın hale getiriyor. Stres altında bozulan kan dolaşımı, kılcal damar genişlemelerine ve varislere neden oluyor.
Stresin vücudumuza verdiği zararı; özellikle de kadınların hücrelerinde 10 yıl erken yaşlanmaya neden olmaktadır.
İşte strese giren kadınların vücudunda meydana gelenler:
• Cildi bozuyor; cilt yaşlanması ve kırışıklıklar gibi sorunlar çıkıyor.
• Cildin nem ve yağ dengesini bozuyor.
• Akneleri artırıyor ve alerjik reaksiyonlara yol açıyor.
• Stres altında ter bezleri daha fazla çalışıyor.
• Saçların dökülmesine ya da beyazlaşmasına neden olabiliyor.
• Bazı insanlarda tırnak ve saçların uzaması yavaşlıyor.
• Sinirlendiğimizde, öfke ve endişe gibi duygular bizi ele geçirdiği anda, yüz mimiklerimiz değişiyor.
• Göz, alın ve ağız çevresinde kasılmalar başlıyor.
• Dudaklar uçukluyor.
• Stres altında bozulan kan dolaşımı, kılcal damar genişlemelerine ve varislere yol açıyor.
KESİNTİSİZ STRES, KROMOZOMLARI KISALTIYOR
Aralıksız olarak devam eden stresin sağlığa zarar verdiği artık kesin olarak biliniyor. Yapılan son bilimsel çalışmalar da, insanların stres yüzünden hastalıklara niçin daha duyarlı hale geldiğini gösteriyor. Uzun yıllar devam eden stresin, belli başlı beden hücrelerinin ömrünü kısaltarak, insanların daha çabuk yaşlanmalarına neden olduğunu söylüyor. Yıllarca stres altında yaşayan 58 kadını inceleyen Amerikalı bilim adamlarına göre stres altında kalan bağışık hücrelerindeki kromozom uçları, sağlıklı kadınlarınkine göre daha kısa. DNA´nın bu bölümlerindeki uzunluk, hücrenin ne kadar süre daha bölüneceğini belirliyor. Belli bir kısalığı aştıktan sonra ise önemli genetik bilgiler yok oluyor ve hücre ölüyor. Kadınlar gündelik yaşamda ne kadar çok strese girerlerse ve stres durumu ne kadar uzun devam ederse bu kromozom uçları o denli kısalıyor, bunları tamir eden enzimin etkinliği düşüyor ve hücreler daha fazla serbest radikal üretiyor. Bu durum da yaşlanmaya yol açıyor.
STRESLİ KADIN, YAŞLANDIRAN MADDELER ÜRETİYOR
Stres seviyesi çok yüksek olan bazı kadınların hücreleri biyolojik açıdan bakıldığında on yıl daha yaşlı görünüyor. Araştırmacılar, stres hormonunun artışına bağlı olarak daha fazla serbest radikal üretildiğini tahmin ediyor. Vücutta stresin etkisiyle üretilen serbest radikaller ise “tamir edici enzime” zarar veriyor. Hızlandırılmış hücre yaşlanması, stres yaşayan insanlarda kalp hastalıkları veya bağışıklık sisteminde zayıflama gibi sorunların daha sık ortaya çıktığını açıklıyor. Stres, kortizol hormonunu artırıyor. Özellikle düzenli ve yoğun strese maruz kalındığında yaşlanmayla doğal olarak artacak olan kortizol hormonu genç yaşlarda artmaya başlıyor. Kortizol hem hücre yaşlanmasını hızlandırıyor hem de vücudun savunma sistemini zayıflatıyor. Bu nedenle yaşlılıkta yakalanacağımız hastalıklara daha erken yaşlarda yakalanma olasılığı artıyor.
Yine, kadınlık hormonlarından östrojen, başta cilt ve kemikler olmak üzere bedenin yaşlanmasını azaltan etkilere sahiptir. Yoğun ve sürekli strese maruz kalan kadınlarda östrojen salınımı düzensizleşiyor. Bu durum gerek ruhsal hastalıklara yatkınlığı artıyor, gerekse yaşlanmayı hızlandırıyor.
Gece makyajı gündüz makyajına göre biraz daha iddalı olabilir. Gece makyajında kullanılan tonlar daha belirgin olmalıdır. Gece loş bir ışık olduğu için gece makyajında da canlı ve iddalı renkler kullanılabilir. Pırıltılar ve hatta takma kirpikler ilave edilebilir. Ayrıca gece dışarı çıkarken dekolte elbiseler giyildiğinden dolayı bu bölgeye de hafif bir makyaj uygulanır. Yüze makyaj yapıldığından dolayı dekolte kısmı ve yüz özellikle fotoğraflarda farklı renklerde görünür. Bu nedenle dekolte kısmına da cilde uygun bir pudra veya likit malzeme uygulanır. Sim de kullanılabilir. Ancak dekoltede çok fazla sim kullanılmamalıdır. Sadece omuz ve dekolte bölgesinde hafif kullanılırsa uygun olacaktır.
Gece makyajının nerde ve ne amaçla kullanıldığı önemlidir. Özel bir gece veya düğünlerde gelin makyajı her zaman daha özen gerektirir. Makyajın uzun süre sağlıklı kalabilmesi için kullanılacağı ortam ve amaç önemlidir. Makyajın kalıcılığı kullanılan malzemelere göre değişir. Fiksatör özelliği olan ürünler de olduğu gibi ayrıca fiksatör de kullanılabilir. Özel bir gece makyajı için mutlaka kalıcılığı olan ürünler kullanılmalıdır ki makyaj daha uzun ömürlü ve sağlıklı ciltte kalabilsin.
Ayrıca gece makyajı mevsimlere göre de değişiklik gösterir. Kışın griler, maviler ve pembe tonları daha yoğun kullanılır. Kışın giysiler de koyu renklerden seçildiğinden dolayı makyajda kullanılan renkler de biraz daha koyu ve az canlı tonlardır. Yazın daha canlı ve açık renkler kullanıldığı için makyajda da renkler canlanır. Yazın bronzluk da yaygınlaştığı için buna göre makyaj yapılmalıdır. Sonbaharda ise gece makyajı daha bakıra döner. Gece makyajı tonları mevsimlere göre de değişiklik gösterir. Seçilen kıyafet modeli ve rengi de önem taşımaktadır.
Gece makyajında fondöten uygulaması gereklidir. Fondötenden önce ciltte kapatılması gereken sivilceler, sivilce izleri veya lekeler varsa bir kapatıcı ile örtülmelidir. Daha sonra fondöten uygulaması yapılmalıdır. Fondöten ışığı yansıtması ve daha pürüzsüz bir görünüm elde etme açısından önemlidir. Nemli bir süngerle temiz ve nemlendirilmiş cilde uygulanan fondöten daha taze ve sağlıklı bir görünüm verir. Renk olarak ise cilt renginin bir ton açığı veya koyusu seçilmelidir. Ardından mutlaka pudra uygulanmalıdır. Pudra fondötenin kalıcı olmasını sağlayan önemli bir malzemedir. Pudra terlemeyi keser ve cildin parlamasını önler. Pudranın içine gece makyajında hafif sedefli pudra eklenirse ciltte daha aydınlık bir hava yakalanabilir.
Gece makyajında gözler daha belirginleştirilmelidir. Aydınlatmaya önem verilmelidir ki geceleri daha canlı görüntü elde edilsin. Gözlere biraz daha koyu makyaj yapılmasında fayda vardır. Canlı ve hareketli bakışlar elde etmek için geceleri gözleri daha fazla vurgulamak gerekir. Kalem ve farlarda daha koyu renkler, dumanlı renkler kullanılabilir. Renk geçişleri keskin olmamalıdır, birbirine yedirilmiş renkler kullanılmalıdır.
Gece makyajında dudaklar da göz makyajına göre seçilmelidir. Dudağın yapısına göre ruj kullanılmalıdır. Dudaklarda hafif bozukluklar varsa önce düzeltilmelidir. Daha sonra boyanmalıdır. Geceleri kırmızı ruj çok uygun olabilir. Giyilen kıyafete göre ve ortama göre kırmızı ruj seçilebilir. Ancak parlatıcılar da kullanılabilmektedir. Makyajda gözler ön plana çıkartıldıysa dudaklar geriye itilerek açık renkli parlatıcılar kullanılmalıdır. Veya dudaklara koyu tonlar uygulandıysa gözler biraz daha açık tonlarda tutulmalıdır.
www.kadinveguzellikmerkezi.com
Malzemeler:
- Bal
- Süt
- Limon Suyu
Hazırlanışı:
Bir fincan içinde bir kaşık balı, bir kaşık limon suyunu ve kıvamın koyuluğunu bozmayacak miktarda sütü karıştırın. Karışımı yüzünüze ve boynunuza yayın ve hafifçe kuruyana kadar bekleyin. Maskeyi nemli bir sünger yardımıyla silerek temizleyin.
Yararları :
Bal cildi yumuşatır ve limon suyunda bulunan aktif Maddelerin daha iyi emilmesini sağlar. Bu maddeler de cildin yağ salgısını dengeler, fazla yağ salgısı sonucu oluşabilecek sivilceleri önler.
Kullanım Şekli:
İhtiyaca göre 10 - 15 Günde bir tekrarlayabilirsiniz.
www.kadinveguzellikmerkezi.com
ÇİLEK: Bu meyvenin canlandırıcı ve peeling etkisi vardır, kuru ciltler için idealdir. Ancak cildi gerici etkisi nedeniyle on Dakikadan fazla ciltte tutulmaması önerilir.
Dört iri çileği ezerek bir çorba kayığı nemlendirici kremle karıştırın. Bütün yüze ince bir tabaka halinde sürün, elmacık kemikleri üzerine daha kalın bir tabaka halinde sürün ve 5 Dakika bekletin. Ayda iki kez tekrarlamanız yeterlidir.
MUZ: Zengin içerikli besleyici bir meyve olan muz solgun, yıpranmış hassas ve kuru ciltler için ideal bir maske malzemesi. Lekesiz olgun bir muzun yarısını ezerek iki çorba kaşığı nemlendirici kremle karıştırın. Yüzünüze sürün ve 15 dakika bekletin. Haftada bir kez uygulayın.
ELMA: Özellikle karma ciltlere öneriliyor, çünkü yüzün yağlı olmayan bölgelerini kurutmuyor. Bir kahve kaşığı Golden elmanın içini iyice ezerek iki kahve kaşığı nemlendirici kremle karıştırın ve 20 dakika yüzünüzde bekletin. Haftada iki kez uygulayın.
PORTAKAL: Meyve asidi açısından etkili olan portakal problemli ve yağlıya yakın normal ciltler için tavsiyeediliyor. Portakalı sıkıp suyunu damla damla iki kahve kaşığı nemlendirici kremin içine katın. Maskeyi yüzünüze sürüp 10 dakika bekletin. Haftada iki kez tekrarlayın.
LİMON: Yağlıya yakın normal ve problemli ciltler doğru seçimdir. Portakal maskesi gibi hazırlanır. Ancakyüzde sadece 5 dakika bekletin ve problemler düzelinceye kadar haftada iki kez tekrarlayın.
ÜZÜM: Karma cilt sorunları yüzün belli bölgelerinde (burun kenarları, çene, Alın vs) sınırlandığından özellikle karma ciltlere öneriliyor. Ancak yorgun ciltlerde de etkili oluyor. Portakal maskesi gibi hazırlayıp yüzünüzde 10 dakika bekletin. Haftada bir kez yapın.
AVOKADO: Özellikle yorgun ve kuru ciltler için, güneşlenmenin ardından uygulanacak ideal bir maske! Bir kahve kaşığı avokado içini ezip iki kahve kaşığı nemlendiriciyle karıştırın. Kalın bir tabaka halinde yüzünüze sürüp15 dakika bekletin. Haftada bir kez uygulayın.
SALATALIK: Sıkıştırıcı ve ferahlatıcı özelliği nedeniyle yağlıya yakın normal ciltlere uygundur. Cilde parlaklık verir canlandırır ve gözenekleri sıkıştırır. Salatalığın çekirdeksiz bölümünden bir kahve kaşığı alıp iyice ezdikten sonra iki kahve kaşığı nemlendiriciyle karıştırıp 10 dakika yüzünüzde bekletin. Ayda sadece iki kez uygulayın.
www.kadinveguzellikmerkezi.com
Evinizin her köşesinde, havada ve yediklerinizde neler olduğunu biliyor musunuz? Aslında vücudumuzun içine havayla birlikte giren kimyasallar, ağır metaller, tarım ilaçları, plastik parçaların dışında, modern hayatın binlerce atığı evimize de sinsice giriyor. Dr. Yasemin Fatih Amato, 12 adımlık detoks programını paylaştı.
1. Pestisitlere karşı korunun
Eve getiren her meyve ve sebze yıkanması gerektiğini herkes biliyor. Nedeni ise çok basit. Yıllardır bilim insanları yaptıkları araştırmalarda böcek ilaçlarının özellikle hava, su ve gıdalar içine karışmasıyla parkinson, meme kanseri, alzheimer gibi hastalıkların oluşmasına olumsuz anlamda büyük katkısı olduğunu ispatladılar. Ev içerisinde özellikle pestisit kimyasalların kullanılması, enerji üreten beyin hücrelerinin parçalanmasına sebep oluyor. Bu kimyasallardan korunmanın ilk adımı özellikle meyve ve sebzelerin iyice yıkanması ve organik gıdalara yönelmek ile başlıyor. Son yıllarda meyve ve sebzeleri daha fazla temizlemek adına ortaya çıkan kimyasallardan uzak durun.
2. Ev içindeki malzemelerin kokuları
Ev içerisinde yer alan plastik perdeler, duş perdeleri, yatak kılıfları siz farkında olmadan koku yayar. Plastik malzemelerin genel özelliklerindendir. Ev içinde alacağınız birkaç derin nefes ile sersemlemiş ve uykulu bir hale bürünebilirsiniz. Toksik kimyasalların serbest kalması sonucu üretimde kullanılan Polivinil Klorür (PVC) sizi rahatsız eder.
3. İçinde kurşun bulunan malzemelerden uzak durun
Geçmiş yıllarda yaygın olarak kullanılan kurşunlu benzinler, özellikle kadınların kemiklerinde kurşun maddesinin çıkmasına neden oldu. Kurşun kemiklere yerleşir ve içindeki kalsiyumu emerek yok eder. Sonrasında kurşun yüklü kemikler zayıflar ve kolayca zarar görebilir. Menopoz sonrası incelmeye başlayan kemiklerde toksik metal kan basıncını artırır ve muhtemelen nörolojik, böbrek sorunlarının çıkmasına neden olur. Kalsiyum, D vitamini ve düzenli egzersiz kemik kaybını yavaşlatır ve kemiklere yerleşen kurşunun hareket kabiliyetini azaltır. Ev içinde havada uçuşan kurşun içeren tozlarla ıslak paspas veya iyi bir vakuma sahip süpürge ile başa çıkılabilir.
4. Kullanılan pedlere dikkat
Kullanılan pedlerde tehlikeli düzeyde dioksin veya asbest bulunabilir mi? Bu durum genelde bir efsane olarak anılsa da, dünyada birçok kadın toksik şok sendromu yaşıyor. Bu potansiyel olarak ölümcül bir zehir üreten stafilokok veya strep bakterilerinin yol açtığı bir durum. Kullandığınız pedi 4-8 saat arasında değiştirin. Ayrıca ultra çok emici gibi olanları tercih etmeyin çünkü bu özelliğin sağlanabilmesi için bazı kimyasallara ihtiyaç var. Kaplamalardan dolayı perforlu kimyasallara maruz kalma durumunu da yadsımayın.
5. Alkolün etkileri önemli
Plastik şişe ve yemek kaplarından bulunan kimyasallar nedeniyle bazı östrojen sorunların yaşandığı biliniyor. Özellikle meme kanserlerinin artışını bilim insanları buna bağlıyor. Ama şimdiye kadar hiçbir gerçek kanıt bulunamadı, varsayımdan öteye gidemedi. Meme kanseri riskini artıran ve ispatlanan şey alkoldür. İngiltere'de yeni yapılan bir araştırmada bir kadeh içkinin 1000 kadın üzerindeki meme kanserini artırma etkisi görülmüştür. Ve her içki sonrası bu risk siz farkında olmadan artıyor. Alkol vücudumuz için bir toksindir.
6. Sabun ile toksinlerden arının
Sabun gözeneklerden, ter bezlerinden atılan toksinlerin vücut üzerinden temizlenmesinde kullanılabilecek en basit ürünlerden biri. Her gün ellerinizi ve vücudunuzu sabunlamanız sonucunda toksinlerden kurtulmak için bir çaba sarf edersiniz. Özellikle toksin üreten kötü cilt enfeksiyonlarında metisiline dirençli Staphylococcus aureus (MRSA) dahil olmak üzere mikroplardan arınmak için sabun ideal bir ürün. Ama sabun konusunda cildinizde problem yaşıyorsanız alkol bazlı el jellerini de kullanabilirsiniz. Ayrıca sabunun kurutma etkisine karşı doğal nemlendiriciler de tercih edilebilir.
7. Gereksiz ilaç kullanmayın
Birçok ilaç, ağrı kesici asetaminofen gibi sık kullanılan ilaçlar organlara zarar verebilir. Amerikan Karaciğer Vakfına göre asetaminofen 3 gr altı, ekstra gücü olan ya da eş değer haplar üst üste birkaç gün alınmamalı. Ama kendinizi iyi hissetmek adına küçük bir doz alabilirsiniz.
8. Yanmaz yastıklar ve minderler
Özellikle evde çıkan yangınlarla başa çıkabilmenin bir diğer yolu, dikkat kadar yanıcı ürünlerin bu özelliklerinin firmalar tarafından azaltılmaları. Genele bakınca bu gelişme insan hayatını kurtarması nedeniyle taktire neden olan bir durum. Ama yangın önleyici köpükler, elektronik aletler, kimyasallar, minderler her insanın tenine bir şekilde temas ediyor. Özellikle hayvanlar üzerinde yapılan araştırmalarda Polibromine Difenileterler (PBDEs) olarak bilinen kimyasallar, tiroid bezi ve bağışıklık sisteminin işleyişini etkileyebiliyor. Bu durumda evinizde yer alan içi köpük dolu yastıklar veya döşeklerden (yanmaz maddeler olan) kurtulmalısınız.
9. Sigara
Düzenli sigara kullanan kişilerin en büyük katilinin sigara olduğunu biliyoruz. Ama insanların dumanın zararları konusunda düşünceleri zayıf. Arizona Üniversitesinden araştırmacılar sadece tek bir sigara içildiğinde bile kalp ve kan akışını bozduğunu görmüşler. Günde 1-4 adet arası sigara içen kadınların kalp hastalıklarından ölüm riski 3 katına ve akciğer kanserinden ölme riski 5 kat artmakta. Bu durumdan sağlıklı beslenerek uzaklaşabilme şansımız var. Özellikle brokoli ve karnabahar hastalık riskini düşürme anlamında çok önemli sebzeler. Düzenli olarak bu sebzeleri tüketen insanların akciğer kanserine yakalanma ihtimalleri düşüyor.
10. Ev kokuları
Odanıza hoş kokulu spreyleri sıktığınızı biliyoruz. Ama bu kokular güzel oldukları kadar etkileri de var, bunları biliyor musunuz? Kokular gözleri tahriş edebilir, baş ağrısı yapabilir ve mide bulantısına yol açabilir. Farkında olmadan bu kokuların yaydığı kimyasallarla evinizi kirletirsiniz. Özellikle havalar uygun olursa hoş olmayan kokuları bastırmak yerine pencerelerinizi açın.
11. Taze balıkları tüketin
Güvenli olan yerlerde ve taze olan balıkları tüketin. Balık vasıtasıyla aldığınız ağır metaller kalbinizi zorlayabilir. İronik bir şekilde balıkta yer alan civa vücudumuza yarar yerine zarar getirir. Özellikle Omega 3 yağ içeriği yeteri kadar tüketildiğinde faydalıdır. Ama özellikle civa bakımından zengin köpek balığı, kılıç balığı, kral uskumru gibi türleri kesinlikle hamile ve emziren kadınlar tüketmemelidir.
12. Ayaklarınızı yıkayın
Ayak temizliği sağlık konusunda görünmeyen ama çok önemli bir etken. Pestisitler ve kurşun ile birleşmiş tozlar ev içinde halılara ve ayakkabı içine yerleşebilir. Her yürüdüğünüzde bunlar ayağınıza yapışır ve farkında olmadan havaya karışır. Alacağınız her nefeste onları yutabilirsiniz. Bunun için kapıda ayakkabıları çıkarma alışkanlığına sahip olmak kurtarıcı olabilir.