31 Mart 2011 Perşembe

Anevrizma nedir? Tedavisi nasıl uygulanır?

Anevrizma nedir? Tedavisi nasıl uygulanır?

Halk arasında 'baloncuk' ismi verilen anevrizmalar, öksürme, ıkınma ve cinsel aktivasyon esnasında patlayınca 'anevrizma kanama'ları ortaya çıkıyor.

Sabah'ta yer alan habere göre; halk arasında bu tip kanamaların arttığını ve bu hastalığın her yaşta olabildiğine dikkat çeken Memorial Hastanesi Nöroşirurji Bölüm Başkanı Prof. Dr. Mehmet Yaşar Kaynar, 'Anevrizma ve tedavisi' hakkında şu bilgileri verdi:

  • Anevrizmanın risk faktörleri arasında hipertansiyon, sigara, alkol ve uyuşturucu madde kullanımı sayılabilir.
  • En önemli bulgusu baş ağrısıdır. Ani şuur kayıpları, bayılma, kusma ve kimi hastalarda şuur bulanıklığı görülebilir.
  • Anevrizmanın saptanması için mutlaka bir takım tanı yöntemleriyle desteklenmesi gerekir. Bu tetkikler hastanın muayene bulgularına göre yapılır.
  • Hastada kanamış anevrizma tespit edildiyse anevrizmanın yeri ve boyutuna göre birtakım tedavi tekniklerine başvurulur. Cerrahi yöntem anevrizmalar için dünyada en çok kullanılan yöntemdir.

EFFEU BİTKİSEL ZAYIFLATICI

BIR SAGLIK DESTEGI DIYET LIFI

Diyetsel lif (posa); bitkilerin hücre duvarlarinda bulunan, insan vücudu tarafindan sindirilemeyen bölümdür. Lifli besinlerin ortak özelligi vücuda alindiklarinda mide bagirsak kanalinda su tutarak sismeleridir. Liften zengin bir gidayi yedigimizde, bu gida bagirsagimiz içinde siserek kitle etkisi olusturur ve bagirsaklarimiz bu gidayi vücudumuzdan uzaklastirabilmek için daha fazla çalisir. Eger liften fakir bir beslenme seklimiz varsa, bagirsaklarimizin içindeki artiklarin hacim olusturma yetenegi daha az olur ve bagirsaklarimiz daha yavas çalisir.
Gidalarla aldigimiz lifin bir bölümü çözünmez liftir. Bu tür lif daha çok tahillarda ve kuru baklagillerde bulunur. Diski hacmini arttirir ve kansere bile neden olabilecek zararli maddelerin bagirsaklardan atilmasini saglar. Gidalarimizda bulunan diger lif türü ise çözünebilir liftir. Elma, incir, kayisi, erik gibi meyvelerde bulunur. Bu tür meyveleri yedigimizde, bunlar mide içinde mide suyu ile birlesir ve jöle olusturur. Gidanin mideden geçisini yavaslatir. Kendimizi daha uzun süre tok hissetmemizi saglar. Ayrica mide bosaltma zamanini uzattigi için kan sekerimizin hizli yükselmesini önler. Zayiflamak isteyenlerin diyetlerinde lifli gidalara agirlik vermesi iyi olur. Liflerin ayrica bagirsaktan kolesterol emilimini azaltarak, kan kolesterolünü düsürme üzerine olumlu etkileri vardir. Düzenli olarak günlük tüketilen her 12 gram suda çözünen lifin, kötü kolesterol (LDL)’yi yüzde 1 azalttigi bildirilmistir. Liften zengin beslenmenin kalp hastaliklari ve kalp krizi riskinde ciddi azalma yaptigi uzmanlarca söyleniyor.
Saglikli bir eriskinin günde 20–35 gram lif almasi gereklidir. Bu miktar 3 porsiyon sebze, 3 porsiyon meyve ve 5–6 porsiyon tahil yenilerek saglanabilir.
En Zengin Lif Kaynaklari
Tahillar ve kuru baklagiller: kepekli ekmek, çavdar, yulaf, bulgur, kabuklu pirinç, kuru fasulye, nohut, mercimek, barbunya.
Meyveler: elma, armut, çilek, incir, kayisi, portakal, mandalina, erik ve kuru meyveler. Sebzeler: brokoli, lahana, havuç, misir, bezelye, patates, kabak, bamya Çerezler: findik, fistik, badem, leblebi.

KULLANIM SEKLI :

Günde iki veya üç kez yemeklerden 20 dakika önce bir tatli kasigi lif karisimi yarim su bardagi süt , meyve suyu gibi içeceklere katilarak hizli bir sekilde içilir.Üzerine muhakkak iki su bardagi su içilmelidir.
500.00 Gr 20TL

ÇAKŞIR MACUNU


Çaksir macunu erkeklerde görülen cinsel bozukluklarda (iktidarsizlik, kisirlik, sperm sayisi azligi ve bozuklugu, isteksizlik gibi...) kullanilmaktadir. Ürünün kendine has afrodizyak özelligi bulunmaktadir. Sperm sayisini, canliligini, yapisini arttirmakta ve düzenlemektedir. 400gr. 30TL
2165809201

PARKİNSON

Hastalık ilk kez 1817 de İngiliz doktor James Parkinson tarafından tanımlanmış ve Dr. Parkinson hastalığı "sallayıcı felç" olarak kaleme almış.

Yaşlılık döneminde ortaya çıkan, hareketlerde yavaşlama, istirahat halinde ellerde ve daha nadiren ayaklarda titreme, kaslarda sertlik ve denge dozukluğuyla ile gelişen Parkinson hastalığı ile ilgili merak ettikleriniz...

Parkinsonizm Nedir?
Parkinsonizm kelimesi belli bir hastalıktan çok, değişik nedenlere bağlı olarak ortaya çıkan bir dizi belirtiyle tanınan bir durumu çağrıştırır. Bu belirtilerin en önemlileri uzuvların titremesi, kasların sertliği ve vücut hareketlerinin yavaşlığıdır. Bu üçlemeye eklenebilecek diğer belirtiler arasında, öne eğik duruş şekli, küçük adımlarla ve ayaklarını sürüyerek yürüme, yumuşak, hızlı ve aynı tonda konuşma sayılabilir. Parkinson hastalığı, çeşitli parkinsonizm tabloları arasında kendine özgü belirtiler ve beyinde oluşturduğu değişikliklerle ayrı bir yere sahiptir ve ileride ayrıntılarıyla ele alınacaktır.

Parkinsonizmdeki titreme, özellikle elleri ve ayakları, bazen dudakları, dili, çeneyi, seyrek olarak da gövdeyi etkileyebilir. El veya ayakta dinlenme halinde ortaya çıkan titreme bir hareket sırasında kaybolur. Örneğin uzanıp bir cismi tutma hareketi sırasında eldeki titreme kaybolur, dinlenme haline geçince tekrar ortaya çıkar. Titremenin tıbbi karşılığı "tremor"dur. Dinlenme sırasında ortaya çıkma özelliği diğer hastalıklarda görülebilen çeşitli titremelerden ayırdedilmesine yardımcıdır.

Parkinsonizmde kaslarda dinlenme halinde bile değişmeyen bir sertlik bulunur. Hastayı muayene eden doktor uzuvları pasif olarak hareket ettirdiğinde sabit ve değişmeyen bir dirençle karşılaşır. Ancak etkilenmiş kaslar gevşeyemez gibi görünürse de, bu istenilen şekle sokulabilen bir sertliktir. Kaslardaki bu sertlik haline "rijidite" denir.

Üçüncü belirti vücut hareketlerinin yavaşlamasıdır ve "bradikinezi" olarak isimlendirilir (Yunanca'da "brady "yavaş, "kinesis" ise hareket manası taşır). Yeni bir harekete başlarken tereddüt, o eylemi yaparken yavaşlık ve hızla yorulma ile şekillenen karmaşık bir olaydır. Bradikinezi, gözleri kırpma, yürürken kolları sallama, konuşurken açıklayıcı olarak yapılan el ya da beden hareketleri veya yüz ifadesini yaratan hareketler gibi farkında olmadan yaptığımız otomatik hareketleri yapmaktaki yetersizliği de içerir. Hastalarda tüm bu hareketler yavaşlamıştır.

Parkinsonizmin Nedeni
Parkinsonizm adı altında toplanan karmaşık belirtiler beyinde "substansiya nigra" denilen özel sinir hücrelerinin oluşturduğu bir çekirdeğin iyi işlev görememesinden ileri gelir. Latince'de kelime anlamı "kara madde" olan bu çekirdeğin otopsi incelemesinde çıplak gözle hemen farkedilebilecek biçimde derinlemesine koyu renkte olduğu bilinir. Mikroskopla bakıldığında bu çekirdek içinde yer alan sinir hücrelerinde yoğun halde boya (pigment) zerrecikleri görülür.

Substansiya nigranın sinir hücreleri "dopamin" denilen kimyasal bir madde yapar ve depolar. Bu hücreler beynin derinliğinde bulunan ve komşu konumdaki küçük bir gri cevherden oluşan ve "korpus striatum" (çizgili cisim) denilen bir yapının sinir hücreleriyle bağlantılıdır. Substansiya nigra hücrelerinin yaptığı dopamin, sinir lifleriyle korpus striatuma taşınır ve oradaki hücreler arasında kimyasal iletici olarak görev alır. Substansiya nigra hücreleri hasara uğrarsa dopamin yapıp depolayamaz ve striatumda dopamin eksilir. Bu eksiklik ciddi boyutta olduğunda parkinsonizm belirtileri ortaya çıkmaya başlar.

Beyinde dopamin eksikliğine yol açan nedenler:

1- Substansiya nigranın sinir hücreleri çeşitli sebeplerden yok olabilir: Bu durumun en sık rastlanan örneği Parkinson hastalığıdır. Diğer nedenler arasında beyinde adı geçen bölümün damar hastalıkları ve tümörleri, bazı kimyasal maddelerin harabedici etkisi, ansefalitler (beyin dokusu iltihabı) sayılabilir.

2- Bazı ilaçlar dopaminin striatumdaki doğal etkisini engeller, böylece dopamin kimyasal mesajını iletemez ve dopamin eksikliği varmış gibi bir sonuç doğar. Psikiyatri hastalarında kullanılan bazı ilaçlar (majör trankilizanlar) ile içinde rezerpin bulunan tansiyon düşürücü ilaçlar, kusmaya karşı kullanılan bir çok ilaç parkinsonizm tablosuna yol açabilir, fakat sorumlu ilacın kesilmesiyle bu durum düzelir.

3- Substansiya nigra hücrelerinin yanı sıra, striatumdaki sinir hücrelerinin de hasara uğradığı durumlarda, dopamin eksikliğinde oluşan tablolarla benzerlik ortaya çıkar. "Mültisistem dejenerasyonlar" adıyla tanınan bu hastalıklarda parkinsonizm dışında beynin başka bölgelerini de ilgilendiren nörolojik belirtiler söz konusudur. Bu hastalıkların küçük bir bölümünün kalıtımla geçtiği bilinir.

Daha fazla ayrıntıya girmeksizin görülmektedir ki parkinsonizmin birçok olası nedeni vardır ve bunların içinde en sık rastlananı Parkinson hastalığıdır.

Parkinson Hastalığı'nın İlk Belirtileri
Parkinson hastalığı belirtileri genellikle çok sinsi ve yavaş bir biçimde başlar, öyle ki hastalar çoğu zaman hastalığın başlangıç tarihini kesin olarak söyleyemezler. Hastalar ilk belirtinin farkına vardıkları zaman hastalığın bazı belirtileri uzun zaman önce başlamış olabilir. Bir elinde titreme yakınmasıyla başvuran bir hastanın 5-6 yıl öncesine ait çekilmiş video filmlerinde yürürken bir kolunu sallamadığı fark edilebilir ya da bazen hastanın eski fotoğraflarında öne eğik duruş özelliği dikkati çekebilir. Nitekim Parkinson hastalarının büyük çoğunluğunda sıklıkla ilk belirti titremedir, kimi hasta ise örnekte olduğu gibi titreme ortaya çıkınca hekime getirilir. Bunun gibi bazı hastalık belirtilerinin uzun süre devam etmesine karşın, Parkinson hastalığına ait bilgi eksikliği nedeniyle hekime geç başvurulduğuna tanık olmaktayız.

Parkinson Hastalığı'nın Temel Belirtileri
Titreme (Tremor)

Parkinson hastalığının titreme, kas sertliği ve hareket azlığı ile şekillenen üç temel belirtisinden en belirgini olan titreme genellikle hastanın doktora en sık başvurma nedenidir. Parkinson hastalarının yaklaşık % 80'inde titreme ortaya çıkmaktadır.

Titreme sıklıkla bir taraftaki elde, bazen de bir ayakta ortaya çıkar. Titreme tek bir parmağın titremesine sınırlı kalabildiği gibi bazen de dili, dudakları ve çeneyi etkileyebilir ancak baş veya ses titremesine yol açmaz.

Titreme ufak salınımlı, yukarı-aşağı basit kol ve/veya bacak hareketi şeklinde olabildiği gibi daha sıklıkla karmaşık bir hareket halini de alabilir. Ön kolun hafifçe dışa dönmesi, baş parmak ve işaret parmakların ileri-geri hareketleri ve elin bozuk para sayma ya da bir çakıl taşını baş parmak ve işaret parmak arasında yuvarlama hareketi şeklinde olabilir. Titreme ayakta ortaya çıktığı zaman pedala basma hareketini andırır.

Düzenli ve belli bir hızda olan titreme saniyede 5 ya da 6 vurumludur. Parkinson hastalığında etkilenmiş olan el veya ayak, diğer hastalıklarda görülebilen titremelere benzemeksizin, dinlenme sırasında titrer. Titreme uyku sırasında ve o uzvun harekete başlamasıyla kaybolur. Sinirlilik, yürüme, stres altında kalma ya da zihinsel faaliyetle aşırı meşgul olma titremeyi arttırır. Böylece aralıklı olarak ortaya çıkabilen titreme hastanın ruh halini yansıtabilir. Örneğin evde gazete okurken titremesi olmayan bir hastanın ziyaretçisi gelince titremesi tekrar ortaya çıkabilir. Titremenin bu yönü hastaların toplum içinde sıkıntıya girmelerine yol açmaktadır ve bir çoğu bu nedenle arkadaşları arasında olmaktan vazgeçmektedirler.

Hastalar gözle fark edilemeyecek kadar ince titremeyi bile hissedebilirler ve bunu titreşim hissi gibi algılarlar. Nadir olarak görülen karın kaslarının titremesi, içerde titreyen bir şey varmış gibi hissedilir. Diyafram veya göğüs kasları titremesi "çarpıntı" gibi hissedilir ve hasta kalple ilgili bir sorun olduğunu düşünerek ilgili hekime başvurur. Bu şekildeki titreme kalp elektrosunda (EKG ) saptanabilir.

Titremesi olan her kişinin Parkinson hastası olmadığını vurgulamak gerekir. Sağlıklı insanlarda korku, heyecan gibi stresli durumlarda ellerde, bacaklarda geçici olarak titreme ortaya çıkabilir. Bunun dışında her yaşta görülebilen ve "esansiyel tremor" adı verilen iyi huylu, ailevi bir hastalıkta, kollar öne doğru uzatılınca ellerde titreme olur. El titremesinin yanı sıra özellikle yaşlı hastaların başında da titreme görülebilir. Bu hastalığın bir çok özelliği gibi tedavisi de Parkinson hastalığından farklıdır. Bunun dışında titremeye yol açan çeşitli nedenler arasında bazı ilaçların kullanımı, tiroid bezinin aşırı çalışması veya beyincik hastalıkları sayılabilir.

Kas sertliği (Rijidite)

Bazı hastalar uzuvlarında sertlik hissinden yakınırlar. Bununla birlikte kas sertliği çoğu kez hastanın bir yakınması olmayıp hekimin fizik muayenede pasif harekete karşı olan bir direncin varlığını saptaması ile tanınır. Hekim hastaya gevşemesini söyleyerek, hastanın uzuvlarını eklem yerlerinden bir çok kez nazikçe gerer ve büker ve bu pasif harekete karşı eklem çevresinde direnç arar. Böyle pasif harekete karşı sürekli bir direnç bulunmasına "rijidite" denilir. Normalde kasların dinlenme halinde yumuşak ve gevşek olması gerekirken rijidite varlığında dinlenme halinde bile sabit biçimde gergin ve elle hissedilebilen belli bir sertlikte olduğu görülür. Parkinson hastalığında rijidite en sık el, ayak bileği, dirsek veya diz gibi eklemlerde saptanır.

Bazen kas sertliği hekim tarafından eklemde sanki "dişli çark" takılması varmış gibi hissedilir. Hastalar kas sertliğini yorgunluk, batma hissi, ağrı veya kramp şeklinde hissedebilirler. Omurga çevresi kasların sertliği oldukça seyrek görülür, sırt ağrısı ya da bel ağrısı yaratabilir ve genellikle öne eğik durmakla şiddetlenir. Baldır ve ayak kasları sertliği ağrılı kramplar şeklinde ortaya çıkabilir.

Hareketlerde yavaşlama (Bradikinezi)

Parkinson hastalığının belki de özürlülük yaratan en temel belirtisi olan hareketlerdeki yavaşlama yani "bradikinezi", her hastada erken veya geç olarak gelişir. Hareket yavaşlığı günlük yaşamdaki faaliyetlerin tümünün belli bir yavaşlıkta olmasına yol açar. Hareketlerin düzenli aralarla tekrarı ve eklemlerin hareket açıklığı azalmıştır. Hastaların basit günlük işlerini yapma sırasında, örneğin düğme ilikleme, kravat ve ayakkabı bağlama, yazı yazma ve çatal-bıçak kullanma gibi incelik isteyen işlerde başlangıçta hafif derecede hissettikleri güçlük giderek artar. Zamanla istemli hareketlerin çoğunun yapılmasında, örneğin yemek yerken ve çiğnerken, alçak bir koltuktan doğrulurken, otomobile binerken ve inerken, yatakta bir taraftan diğer tarafa dönerken zorlanmalar dikkati çeker. Yukarıda sözü edilen istemli hareketlerin yavaşlamasının yanı sıra, gözleri kırpmak ve yürürken kolları sallamak gibi otomatik olarak yapılan, birbirinin aynı olan hareketler de azalır ya da kaybolur.

Hareket yavaşlığı ne çok kadar belirgin olsa da hastaların kas gücü, yani kuvveti normaldir. Hastanın bu yöndeki yakınması genel bir yorgunluk hali, örneğin yürürken ya da diş fırçalarken yapılması gereken ardısıra hareketlere kumanda ederken uzuvlarda hissettiği tutukluktur. Hareketlerdeki bu tür yavaşlık zamanla hastaları başkalarına bağımlı hale getirebilir. Yavaşlığı ağır derecede olan bir hastada titreme ya da rijidite bulunmayabilir.

"Akinezi" ise hareketsizlik anlamı taşır ve genellikle hastalığın ilerlemiş olduğu dönemlerde ortaya çıkar. Bu durumdaki Parkinson hastaları uzun süre izlendiğinde, gözle görülür bir hareket yapma yeteneğini yitirdikleri görülür: göz kırpma, doğal yüz ifadesini oluşturan hareketler (mimikler), oturuşu düzeltmek gibi yardımcı hareketler gözlenmez. Böyle hastalar sadece kıpırdamadan oturur ve sabit bir bakışla bakarlar.

Parkinson Hastalarında Beden Eğitiminin Yeri
Parkinson hastalarında tıbbi tedavinin yanı sıra beden eğitimi hareketleri de çok önemlidir. Fiziksel olarak zinde olan hastaların uzun hastalık seyriyle daha iyi başa çıktıkları bilinen bir gerçektir.

Beden eğitiminin, yapılabildiği ölçüde, özellikle kas sertliği ve hareket yavaşlığı üzerine olumlu etkisi nedeniyle hastanın kendisini daha iyi hissetmesine katkısı vardır. Bilindiği gibi kullanılmayan kasların zamanla kitlesi azalır ve boyu kısalır (kontraktür), dolayısıyla vücudun kas yapısının korunması için beden hareketleri yapmak zorunludur. Benzer biçimde, eklemlerin her gün normal hareket menzilinde hareket ettirilmeleri gereklidir, aksi takdirde kullanılmayan bir eklemi kuşatan bağ dokusu sertleşir ve eklem hareket yeteneğini kaybederek kalıcı biçimde işlev kaybına uğrar. Böylece düzenli kas faaliyeti kasları ve eklemleri korur, ayrıca kalbin çalışmasına, kan dolaşımına ve akciğerlerin havalanmasına da katkıda bulunur.

Bunların dışında beden hareketleri yapanlarda daha az kabızlık olur, böbrekler, idrar yolları ve mesane daha iyi çalışır. Öte yandan fiziksel faaliyet zihin için de iyidir. Kaslardaki gevşeme ve rahatlama fikirlerin olumlu yönde değişmesine de yol açar. Beden hareketlerinden sonra mutluluk hissi, kendini iyi hissetme duyguları kişiye hakim olur.

Kendi gözlemimize dayanarak hastalarımız arasında düzenli olarak beden hareketleri yapanların, yapmayanlara göre günlük yaşamlarında daha hareketli olduklarını söyleyebiliriz. Beden eğitimi hareketleri özellikle alışık olmayan hastalar için başlangıçta zevksiz ve sıkıcı görünse de, bunu günlük yaşamın bir parçası olarak kabul etmeleri kendileri için yararlı olacaktır. Aile bireyleri de en az hekim kadar bu konuda destekleyici ve teşvik edici bir tutum içinde olmalıdırlar. Mesleği gereği fazla hareket eden hastaların bu bakımdan daha şanslı olduklarını belirtmekte yarar vardır.

Hastalar normal hareket açıklığına kavuşması amacıyla tüm eklem ve kaslarını her gün kısa sürelerle çalıştırmalıdırlar. Bu çalışmaların hastayı aşırı derecede yoracak kadar ağır olması ya da uzun sürmesi şart değildir. Eğer hasta tercih ediyorsa sabit duran bisiklet ya da kürek çekme aleti gibi bazı aletlerden yararlanabilir, ancak bunların aletsiz yapılan hareketlere bir üstünlüğü görülmemiştir.

Yürüme hastalar için mükemmel ve ılımlı bir egzersizdir. Yürümenin hızı, süresi ve mesafesi hastanın yetenek ve gücüne göre değişebilmekle birlikte günde bir buçuk-iki kilometre yürüyüşün yorucu olmadığı gibi gevşetici ve canlandırıcı bir etkisi de vardır. Yürüme şehirde ya da kırsal kesimde kolaylıkla hobi şeklinde yapılabilir, veya her sabah köşedeki dükkana gidip alışveriş yapmak, dönüşte başka bir yoldan dönmek şeklinde günlük yaşamın bir parçası haline getirilebilir. Bunun dışında yüzme son derece yararlı bir spordur, ancak denge ve yürüme bozukluğu olmayan hastalara, eğer imkanları varsa yazın sığ sularda, güvenli koşullarda yüzmesi önerilir. Eskiden beri yapmaktan hoşlandığı tenis, futbol gibi faaliyetleri varsa hasta bunları sürdürmelidir, zira bu tür sporlarda öğrenilmiş hareketler, yürüme gibi içgüdüsel olarak yapılan hareketlere kıyasla Parkinson hastalığından daha az etkilenir.

Beden Eğitimi Hareketleri
Büyük eklemleri ve onları ilgilendiren kasları düzenli olarak her gün çalıştırmanız size son derece zindelik kazandıracaktır. Özellikle sabah yataktan kalkar kalkmaz yapıldığında, gün boyu daha fazla hareketlilik kazanabilirsiniz. Parkinson hastalığına ait belirtileriniz tıbbi tedaviyle kontrol altına alınmış ise ve ağır kalp yetmezliği sorunu taşımıyorsanız, aşağıda yer verilen bazı basit beden eğitimi hareketlerini çalışmanızın size yararlı olacağına inanıyoruz.

Bazı hareketleri bir kez öğrendikten sonra, evde her gün kendi başınıza yapabilirsiniz. Hareketlerinizdeki kısıtlılık nedeniyle tek başınıza beden hareketlerini çalışamayacaksanız, bir fizyoterapistin yardımıyla germe egzersizleri ve bazı pasif hareketler yapılabilir ve daha sonra aile bireylerinden biri tarafından her gün ve düzenli olarak uygulanabilir. Her gün yapılan egzersizlerin günlük yararı hafif olsa bile, birikmiş yararlı etkisini haftalar sonra fark edeceksiniz. Günde 5-10 kez ya da daha fazla yapmanız önerilen bazı egzersizler aşağıda tarif edilmiştir.

Sırtüstü Yatarken Yapılacak Egzersizler

1. Her bir bacağınızı, diz bükülü haldeyken, sırayla karnınıza doğru çekiniz, diğer bacağınızı yataktan kalkmayacak şekilde bastırınız. Bu arada ellerinizden destek alabilirsiniz.

2. Ellerinizden destek alarak, her iki bacağınızı dizlerinizi bükerek karnınıza doğru çekiniz.

3. Her bir bacağınızı sırayla, dizlerinizi bükmeden havaya kaldırınız.

4. Dizlerinizi bükmeden ayaklarınızı bilekten kendinize doğru bükünüz ve 5 sn tutunuz.

5. Kol ve bacaklarınızı yanlara doğru açıp kapatınız.

6. Her iki bacak bitişik ve dizler bükülü halde iken kalça hareketi ile sağ ve sol yana dönerek dizlerinizi yatağa değdirmeye çalışınız.

7. Bir önceki hareketi yaparken bacaklarınızı bir yana, başınızı aksi yöne çeviriniz.

8. Dizleriniz bükülü halde, el ve ayaklarınızı yatağa bastırarak kalçanızı yataktan yukarı doğru kaldırıp 5 sn. tutunuz.

9. Bir önceki hareketi, avuç içi yukarı bakacak şekilde ellerinizden kuvvet almadan tekrarlayınız.

10. Dizleriniz hafif bükülü iken, baş ve omuzlarınızı kaldırarak ellerinizi dizlerinize değdirmeye çalışınız.

11. Dizleriniz bükülü, elleriniz kenetli iken sırayla sağa ve sola doğru uzanmaya çalışınız ve 5 sn. kalınız.

Yüzüstü Yatarken Yapılacak Egzersizler

1. Eller arkada kenetli iken baş tavana bakacak şekilde göğsünüzü yataktan kaldırınız. Bu durumdayken başınızı sağa ve sola çeviriniz.

2. Ellerinizle yatağa abanarak, dirsekler düz olacak şekilde baş ve göğsünüzü yataktan kaldırınız.

3. Dizlerinizi sırasıyla bükünüz.

Otururken Yapılacak Egzersizler

1. Kollarınız yanda, gövdeniz öne eğik pozisyonda iken nefes alınız ve sırtınız dik olacak şekilde doğrulunuz.

2. Vücudunuzun ağırlığını sırayla sağ ve sol yanlara eğilerek aktarınız.

3. Bir dizinizi kendinize doğru çekerken diğer tarafa eğilerek ağırlık aktarınız.

4. Dizinizi kendinize doğru çekiniz ve başınızı yavaşça dizinize yaklaştırmaya çalışınız. Başlangıç konumuna geri dönünüz. Sırtınızı dik tutmaya çalışınız.

5. Sırayla topuklarınızı ve parmak uçlarınızı yerden kaldırınız.

6. Daha sonra bir ayağınızın topuğunu kaldırırken diğer ayağınızın parmak ucu kalkacak şekilde hareketi tekrarlayınız.

7. Elleriniz dizler üzerinde çapraz yaptıktan sonra, kollarınızı yanlardan yukarıya doğru bir daire çizecek şekilde kaldırınız ve indiriniz. Kollarınızı kaldırırken burundan derin bir nefes alıp, kollarınızı indirirken ağızdan nefes veriniz.

8. Kollar yana açık konumda iken ellerinizi omuzlarınıza koyunuz ve sağa doğru dönerek 5sn. durunuz, daha sonra orta pozisyona gelip işlemi sola doğru dönerek tekrarlayınız.

9. Sağ kol düz bir şekilde ileri uzatılırken, sol bacağınızı karnınıza doğru çekiniz. Daha sonra aynı işlemi sol kol-sağ bacağınızla tekrarlayınız.

10. Sırayla sağ ve sol dizinizi düz bir şekilde ileri doğru uzatınız.

11. Her iki omuzunuzu yukarı kaldırarak kulaklarınıza değdirmeye çalışınız.

12. Her iki omuzunuza kendi ekseni etrafında daireler çizdiriniz.

13. Başınızı önce öne sonra arkaya yatırınız.

14. Başınızı sağa ve sola yatırınız.

15. Başınızı bir yandan diğer yana çeviriniz.

16. Başınızı önce saat yelkovanı yönünde, sonra ters yönde döndürünüz.

Not: 13-16. maddelerde belirtilen hareketleri başdönmesi, boyun eklemlerinde hareket kısıtlılığı, boyun fıtığı olan hastaların çalışmaları sakıncalıdır.


TÜRK İLAÇ REHBERİ SİTESİNDEN ALINMIŞTIR.

Andızotu

Andızotu (atgözü) : Bileşikgillerden; nemli yerlerde yetişen, 1 metre kadar sapı olan, bir çeşit ottur. Yaprakları büyük, yumuşak ve yuvarlaktır. Çiçekleri sarı renkte olup, acı ve kokuludur. Kökü kalındır. Meyveleri küçük fıstık kozalağına benzer.

Kurumuş kök parçaları pişirilip yenir. Kökü kaynatılıp içilir.

Mideyi kuvvetlendirir. Balgam söker. Mikropları öldürür. Vücutta biriken tuzu atar. Üremi, nefrit, sistit, idrar yolları hastalıkarında faydalıdır. Nefes darlığını giderir. Karaciğer hastalıklarını tedavi eder. Kaşıntıları keser. Fazla kullanıldığı zaman mide bulantısı yapar.

KURU ÜZÜM FAYDALARI

KURU ÜZÜM FAYDALARI

Üzüm ürünlerindeki demir, kalsiyum ve potasyum minerallerinin, kemik gelişimi yanında kansızlığı, halsizliği, zayıflığı ve ishali tedavi edici özelliği bulunmaktadır.

Kilo almak isteyen de rejim yapmak isteyen de üzüm yemelidir çünkü enerji verir.

Protein ve karbonhidrat kaynağıdır. A,B1,B2,B6, C vitaminleri ile fosfat, kalsiyum, demir, fosforik asit, organik asitler, formik asit minerallerini içerir. Günlük kalsiyumun 1/5ini ve demirin ise 1/3ünü karşılar. Mineraller halsizliği, kansızlığı, ishali ve zayıflığı tedavi eder.

Karaciğer zafiyetine, öksürüğe, bronşite iyi gelir.

Unutkanlığı azaltıcı etkileri olduğu gölemlenmiştir.

Diş çürümelerini engeller.

Üzümde %20 oranında direk olarak kana karışan şeker vardır. Bu özelliği ile bedenen ve zihnen çalışanlar için iyi bir gıdadır.

Gıda şekli anne sütüne benzer. Üzümdeki bol demir kan yapar.



SAĞLIKLI CİLT İÇİN DÜZENLİ BAKIM


Sağlıklı, ışıltılı ve pürüzsüz bir cilde ancak düzenli bakımla sahip olabiliriz. Cilt bakımında en büyük yardımcınız Kilden hem besleyiciliği, hem uygulanmasındaki kolaylığı ile vazgeçilmezleriniz içinde yer alacak.

Gittiğiniz her yere kildeninizi de götürmeyi unutmayın!!!

www.kildenmask.com

Saçımı ne sıklıkta yıkamalıyım?

Saçımı ne sıklıkta yıkamalıyım?

Önemli olan saçınızı nasıl yıkadığınız. Saçınızın tamamını ıslatın ve iki kez şampuanlayın. İlk şampuan, saçınızdaki şekillendirici ürünlerin kalıntılarını ve kiri giderir. İkincisi bakım yapar. Her şampuan ve saç kreminden sonra, saçınızı iyice durulayın.

Anason

Anason: Vatanı Asya'dır. Maydanozgillerden; yarım metre kadar yükseklikte bir bitkidir. Yaprakları yuvarlak ve böbrek şeklindedir. Çiçekleri beyazdır; meyveleri küçüktür. Meyvelerinde "Anethol" vardır. Kokucu ve yakıcı lezzettedir. Temmuz ve ağustos aylarında toplanır.

Tohumu soğuk algınlığı ve öksürükte çay gibi demlenerek rahatlatıcı antiseptik olarak içilir.

Hazmı kolaylaştırır. İştahsızlığı ve yemeklere karşı duyulan tiksintiyi giderir. Mide ve bağırsak gazlarını söktürür. İdrarı artırır. Kusmaları ve ishali keser. Aybaşı kanamalarının düzenli olmasını sağlar. Ancak, aybaşı kanamaları ve hamilelik döneminde kullanılmaz. Anne sütünü artırır. Sinirleri yatıştırır. Migren ağrılarını keser. Beyin yorgunluğunu giderir. Uyku verir. Kalbi kuvvetlendirir. Kan dolaşımının düzenli olmasını sağlar. Cinsel arzuları kamçılar. Astım, nefes darlığı ve bronşitte görülen şikayetleri giderir. Öksürüğü keser. Yaşlılarda meme sarkmasını önler. Fazla miktarda kullanıldığı zaman uyuşukluk verir.

29 Mart 2011 Salı

Bacaklarımda neden batıklar var?

Bacaklarımda neden batıklar var?


Batıklar, kötü ağda nedeniyle oluşmaz. Çok ağda yaparsanız, kıllarınız o kadar incelir ki cilt yüzeyine çıkmakta zorlanır. Her gün peeling yapın
Kaydı Yayınla
veya vücudunuzu fırçalayın.

KİLDEN KAMPANYA

Kİlden'de Süper Kampanya Kilden Krem Maske , 29 Mart-31 Mart tarihleri arasında 40TL satış fiyatıyla 2 adet ürün alımında 1adet hediye www.kildenmask.com

23 Mart 2011 Çarşamba

Kaval kemiklerinin üstündeki bölge

Kaval kemiklerinin üstündeki bölgenin cilt altında daha az yağ vardır. Sorunu gidermek için peeling yapın ve nemlendirici, mümkünse bir yüz kremi sürün.

Otobronzanla bronzlaştıktan sonra renk neden dalgalı oluyor?

Otobronzanla bronzlaştıktan sonra renk neden dalgalı oluyor?

Otobronzan sürmeden önce peeling yapın ve ardından her gün düzenli olarak nemlendirici sürün. Renginizi homojen bir şekilde korumak için her üç günde bir peeling yapın ve kremin cildinizde birikmesini önleyin. Tekrar ürünü sürmeden önce eski katın tamamen gittiğinden emin olun.

Nasırlar için vazelin

Nasırlar için vazelin
Yatmadan önce nasırlarınıza vazelin uygulayın. Ardından çoraplarınızı giyin ve yatın. Sertleşmiş nasırlarınızı, vazelin gece boyunca yumuşatacak.

3 Günlük Ton Balıklı Diyet!

Aç kalmadan 3 günde 3 kilo verin...

Sıkmadan kilo verdiren bu diyetle ortalama 3 kilo verebilirsiniz.

3 gün boyunca önerilenler dışında hiç bir şey yemeyin.
Su, tuz, karabiber serbest, diğer baharatlar yasak.
Sebzeleri çiğ, haşlanmış ya da kızarmış yiyin.
Bu diyeti yalnızca 3 gün boyunca uygulayın ve 1 ay geçmeden tekrarlamayın.


Bu diyetin günlük menüleri
1.GÜN

Sabah : 1 fincan kahve ya da çay, yarım greyfurt ya da yarım fincan taze sıkılmış greyfurt suyu, 1 dilim kızarmış ekmek, 1 çorba kaşığı fındık ezmesi.

Öğle : Yarım kase ton balığı, 1 dilim kızarmış ekmek, 1 fincan kahve ya da çay

Akşam : 2 ince dilim (84 gram) herhangi bir çeşit et, 1 kase bezelye ( 250 gram), 1 kase havuç ya da pancar, 1 küçük elma, 1 kup dondurma

2.GÜN

Sabah : 1 fincan kahve ya da çay, 1 yumurta, 1 dilim kızarmış ekmek, yarım muz

Öğle : 1 kase köy peyniri ya da yarım kase tuna balığı, 5 adet bisküvi

Akşam : Yarım kase ton balığı, 1 kase brokoli ya da lahana, 1 kase havuç ya da şalgam, yarım muz, yarım kup dondurma

3.GÜN

Sabah : 1 fincan kahve ya da çay, 5 adet bisküvi, 1 kibrit kutusu büyüklüğünde peynir (28 gram), 1 küçük elma

Öğle : 1 yumurta, 1 dilim kızarmış ekmek, 1 fincan kahve ya da çay

Akşam : 1 kase ton balığı, 1 kase havuç ya da pancar, 1 kase yeşil lifli sebze, yarım kase dondurma

Otobronzanlar neden kötü kokar?

Bu koku, bronzlaştırıcı ajanın (dihidroksi aseton) cildinizdeki amino asitlerle reaksiyonu sonucu ortaya çıkar. Kokunun yoğunluğu kişiye ve ürüne göre değişir. Bu kokuyu gizlemek için özel olarak tasarlanan parfümlü ürünleri tercih edebilirsiniz.

Ojem nasıl daha kalıcı olur?

Ojeyi ince katlar halinde sürün. Önce tırnaklarınızı törpüleyin çünkü oje düz yüzeye daha iyi tutunur.

Kirpik kıvırıcınızı ısıtın

Kirpik kıvırıcınızı ısıtın
Kirpikleriniz dümdüzse, metal kirpik kıvırıcıyı birkaç dakikalığına fönle ısıtın. Böylelikle kirpikleriniz daha kolay şekil alır. Ayrıca, suya dayanıklı bir maskara uygulayın. Diğer maskaralardan daha hızlı kuruduğu için kirpiklerin kıvrımını daha etkili bir şekilde belli edecektir.

SAÇ DÖKÜLMESİ VE BAKIMI

Ardıç meyveleri dallarından yapılan merhem deri üzerine sürülerek ovulursa saç dökülmesini önler.

Biberiye yaprağı (kurutulmuş 2 gr) ve çiçeği bir tas içinde 20 dakika kaynatılarak, bu çayla şaçlar yıkandığında gürleştirir.

Dereotu saç dökülmesini önler.

Dut saçların gür olmasını, dökülmemesini sağlar. Ayrıca dut yaprakları ezilerek elde edilen sıvı ile saçlar yıkanmalıdır.

Huş ağacı ezilip su ile karıştırılan yapraklarıyla saçlar yıkanırsa saçları gürleştirip kepekleri yok eder.

Ihlamur çayı saçları gürleştirir.

Isırgan otuyla yıkanan saçlar, parlak ve canlı bir görüntü alır.

Lavanta çiçeği kelliğe karşı etkilidir.

Tere suyu kepeklenme ve saç dökülmelerine karşı kullanılır.

5 Mart 2011 Cumartesi

Doğanın Sihri 8 Mart Dünya Kadınlar Günü Kampanyalarımız

Doğanın Sihri 8 Mart Dünya Kadınlar Günü Kampanyalarımız

7-8-9 Mart tarihlerinde sipariş verip ödemesini yapan müşterilerimize

1- Kilden Krem Maske 35 TL

http://www.doganinsihri.com/Urun_Ayrinti.aspx?UrunID=1875


2-GUTTO ELMA & KROM KREM. 20 TL

3-Gutto Tüy Azaltıcı Krem 15TL.

4- Gutto Blue Anemone Krem 30TL

5- Gutto Salyangoz Krem 28TL

6- Gutto Whitening Cream 25TL

7-Guttp İnci Krem 30TL

8- Gutto Salatalık Özlü Maske 3,5

9- Gutto Portakal Özlü Maske 3,5

www.doganinsihri.com

Not: Sitemiz güncellenme aşamasında olduğu için ürün fiyatları farklı görebilirsiniz, bu sizi yanıltmasın, 7-8-9 Mart tarihlerinde yukarıdaki fiyatlar geçerlidir.

Tel: 0 216 5809203

2 Mart 2011 Çarşamba

Şeker de tansiyon yapıyor

Şekerli meşrubatlardan fazla içerseniz yüksek tansiyon riskini artıyor olabilirsiniz.

Uzmanlar uyarıyor: Şekerli meşrubatlardan fazla içerseniz yüksek tansiyon riskini artıyor olabilirsiniz.

Yeni bir araştırma, her gün fazladan içilen bir kutu şekerli içeceğin tansiyonun kayda değer biçimde artmasına yol açtığını gösterdi.

2500 kişi üzerinde yapılan araştırma, şekerlendirilmiş meyve suları ya da gazoz ve kola gibi meşrubattan günde 355 mililitrenin üzerinde içmenin dengeleri altüst etmeye yettiğini ortaya koydu.

Amerikalı ve İngiliz araştırmacıların ortak çalışması Hipertansiyon adlı tıp dergisinde yayımlandı.

Meşrubat içmekle tansiyon arasındaki bağlantının tam mekanizması kesin olarak ortaya çıkarılmamış olsa da, bilimadamları aşırı şeker tüketmenin kan damarlarının yapısını ve vücuttaki tuz seviyesini etkilediğini düşünüyor. Suni şekerle tatlandırılmış içecekler bu riski taşımıyor.

Araştırma kapsamında yaşları 40 ila 59 arasında değişen İngiliz ya da Amerikalı denekler dört defaya mahsus son 24 saat içerisinde neler yiyip içtiklerini not ettikten sonra idrar numunesi verdi ve tansiyonları ölçüldü.

Biliminsanları, günde birden fazla şekerli meşrubat içenlerin, şeker oranı en yüksek grubu oluşturduğunu gördü.

Su içmek zekayı belirliyor

Yetersiz sıvı alımı, çocuğun fiziksel ve zihinsel performansını olumsuz etkiliyor.

Yetişkin bir bireyin vücut ağırlığının yüzde 60’ını su oluşturuyor. Bu oran prematüre bebeklerde yüzde 83 ve zamanında doğan bebeklerde yüzde 79 gibi yüksek bir rakamda seyrederken, doğum sonrasında ilk 3. ayda yüzde 70'e, 1 yaşında da yüzde 60'a iniyor. Su insan yaşamı için büyük bir önem taşıyor. Çünkü su besinleri ve oksijeni organlara taşmak, vücut ısısını dengelemek, metabolizmayı düzenlemek, vücuttaki toksik maddelerin atılmasını sağlamak ve enfeksiyonlarla savaşmak gibi birçok önemli görev üstleniyor.

NTVMSNBC'de yer alan habere göre; Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Uzmanı Dr. Arzu Özgeneci Öngün, yeterli su tüketiminin çocuklarda yetişkinlere nazaran daha büyük bir önem taşıdığına dikkat çekerek, “Su çocukların sağlıklı gelişimleri için ihtiyaç duydukları protein, karbonhidrat, yağ, vitamin ve mineral gibi yaşamsal önem taşıyan temel besin öğeleri arasında yer alıyor. Bu nedenle çocuklarda minimum sıvı tüketimi erişkinlerin 2 katı olmalı” uyarısında bulunuyor.

İLK 6 AY SU İÇİRMEYİN!

Dr. Öngün, bebeğe ilk 6 ay sadece anne sütü verilmesi gerektiğini belirterek, “Bu süreçte suyu ne kadar kaynatırsanız kaynatın, içinde bulunan mikroplar bebeğe kolaylıkla geçebiliyor. İlk 6 ay bebeğin vücut dirence düşük olduğu için enfeksiyon hastalıklarına yakalanma riski daha kolay oluyor. Bu yüzden su tüketimine katı gıdalara geçiş yapıldığında başlamalısınız’ diyor.


Yetersiz su alımı çocuklarda ishal ve enfeksiyon hastalıkları gibi ciddi sonuçlar ortaya çıkmasına neden olabiliyor. Üstelik vücut ağırlığının yüzde 5’i kadar su kaybı çocuklarda herhangi bir belirti de vermiyor. Vücut ağırlığının yüzde 10’u kadar su kaybı durumunda ise; huzursuzluk, dudak ve gözlerde kuruluk gibi belirtiler ortaya çıkıyor. Vücuttaki su kaybı yüzde 15’e ulaştığında halsizlik, baş dönmesi, bulantı, kusma ve gözyaşı azalması şeklinde belirtiler görülüyor.

Dr. Arzu Özgeneci Öngün, yetersiz su alımının bir başka göstergesinin de idrarın yoğunluğu olduğunu söyleyerek, “Koyu renkte idrar yeterince su alınmadığının önemli bir göstergesi. Normal su içen bir çocukta idrar kokusuz açık sarı renkte oluyor” diyor. Yetersiz su tüketimi uzun vadede görme sorunları, bilinç kaybı, hatta böbrek yetmezliği, şok ve koma gibi çok ağır tablolara da neden olabiliyor.

ZİHİNSEL PERFORMANSI DÜŞÜRÜYOR

Dr. Öngün, yetersiz su tüketiminin sadece fiziksel değil, aynı zamanda zihinsel performansı da düşürdüğü ve konsantrasyon bozukluğuna yol açtığı uyarısında bulunarak, “Yetersiz su tüketen çocukların konsantrasyonları düşüyor ve öğrenme yetenekleri azalıyor. Bunun sonucunda da okul çağında ise derslerinde başarılı olamıyor” diyor.

HANGİ YAŞTA, NE KADAR SU TÜKETMELİ?

Su tüketimi kuşkusuz her çocuğun yaşına, cinsiyetine, kilosuna, boyuna ve aktivite düzeyine göre değişiyor. Ancak yine de her çocuğun mutlaka alması gereken bir ‘su’ miktarı var, Vücutta normal sıvı dengesinin korunması için alınması gereken sıvı gereksinimi vücut yüzeyine göre hesaplanıyor. Normal sıvı gereksinimi yaklaşık olarak 1500cc/m 2/24 saat olarak hesaplanıyor Ya da harcanan kaloriye göre günlük sıvı miktarı belirleniyor. Örneğin her 100 kaloriye 100 ml sıvı verilmesi normal kabul ediliyor.

• 6 -12 ay arasında: 30 ml ile 100 ml
• 1-3 yaş arasında: 1-3 litre
• 4-8 yaş arasında: 1-4 iltre
• 9-13 yaş arasında: 1-2 litre


Arzu Özgeneci Öngün bebeğiniz 6-12 aylıkken, katı gıdalara başlandıktan sonra, her 3 saatte bir yemekten sonra su vermeniz gerekiyor. Çocuğunuz 1-5 yaş arasında ise her 2-3 saatte bir yemek sonlarında 100 ml su vermeyi ihmal etmeyin. Yemekten önce verilen su karnın şişmesine ve yetersiz beslenmeye neden oluyor. Dolayısıyla çocuğunuza suyu yemek sonrasında vermenizde fayda var. Ancak eğer çoğunuz aşırı kilolu ise tok tutsun diye yemek öncesinde de su verebilirsiniz.

Çocuğunuzun yeterli su tüketip tüketmediğini anlamanın en pratik yolu, tuvalete gitme sıklığını takip etmek. Dr. Arzu Özgeneci Öngün eğer çocuğunuz 2 saatte bir tuvalete gidiyorsa, idrarın yoğunluğu normalse, bu vücudunda yeterli su olduğu anlamına geldiğini belirterek, “Bebeklerde ise günde 7 bez harcanması vücutta yeterli su olduğunun önemli bir göstergesi oluyor” diyor.

Çocuklar anne ve balarını örnek model alıyorlar. Bu nedenle yeterli su tüketmeleri için anne- babaların günlük su tüketimi konusunda çocuklarına örnek olmaları gerekiyor. Dolayısıyla çocuğunuzun yanında sık sık su için ve suyun sağlığımız için ne denli önemli olduğunu sık sık tekrarlayın.


Kanınızda 4 binden fazla bileşen var

Araştırmacılar, 3 yıllık detaylı bir araştırma ile insana ait kan örneklerinde 4 bin 229 bileşen bulunduğunu tespit ettiler.

Bir tıp doktorunun hasta kişinin kanındaki sadece 10-20 kimyasalı analiz ettiğini söyleyen Kanada'da Alberda Üniversitesi'nde görevli araştırmacılar, sağlık problemlerinin teşhis ve tedavisi için kanda potansiyel olarak bakabilecekleri 4 bin 229 bileşen belirlediklerini açıkladılar.

"Public Libary of Science One" isimli dergide yer alan çalışmada, doktorlar tarafından şeker hastalığı, böbrek yetmezliği gibi hastalıkların teşhisinde kan kimyasalları ya da metabolitler (ara ürünler) rutin olarak analiz edildiği kaydediliyor.

Ancak araştırmacılar, kan kimyasında dengesizlikle karakterize olan diğer yüzlerce hastalığın da bu yeni araştırma sayesinde teşhis edilebileceğini belirttiler.

Halınızdaki kokuları ve lekeleri gidermenin en ucuz yolu

Evinize güzel kokular yayan halılarınız kirlenince mikrop yuvası haline gelir ve evinizin kokusunu bozar.

Evcil hayvanlarınız ufak kazalar yapınca ya da halınıza kahve, meyve suyu gibi içecekler dökülünce bunları çıkarmak ve oluşan kokuyu yok etmek çok zordur. Bunları temizlemek için halınızı temizlik şirketlerine göndermek de oldukça pahalı. Peki ne yapmalısınız?

Ehow isimli internet sitesinde yer alan habere göre, işte halılarınızdaki kirleri ve kokuları çıkarmanın yolları:

- Halınızdaki lekeleri meydana gelir gelmez temizleyin, özellikle kahve lekesi. Ne kadar çok beklerseniz, lekeyi çıkarmanız o kadar zorlaşır. Sprey şişesinde 2 yemek kaşığı kabartma tozuyla bir bardağın çeyreği kadar oksijenli suyu karıştırın. İkisini karbonat çözülene kadar şişeyi sallayın. Oksijenli su lekeyi çözecektir ve kabartma tozu kokuları hemen ortadan kaldıracaktır.

- Şişedeki karışımı doğrudan lekenin üzerine püskürtün. Temiz bir pamuklu beze de hafif bastırarak sürün ve lekeli bölgeyi ovalayın. Kumaşı ara sıra durulayın ve tekrar püskürtün, tekrar lekeyi ovalayın. Daha sonra daha fazla oksijenli su ve kabartma tozu karışımını püskürtün ve 15 dakika bekleyin.

- Lekeli ve kokulu bölgeyi pamuklu bezle kurutun. Kirli bölge temizlenene kadar durulayın ve süreci tekrar edin. Islaklığın çoğunu kurutmak için halının ıslak bölümünü iyice ovalayın. Kurutma sürecini hızlandırmak için yaş bölgenin önüne ısıtıcı yerleştirin. Halının üzerine bir miktar daha kabartma tozu serpin ve elektrik süpürgesiyle çekin. Serptiğiniz bu kabartma tozu yüzeyde kalan kokunun hepsini ortadan kaldıracaktır.


GRİPEN KORUNMA

GRİPEN KORUNMA
Soğuk algınlığı ağır ağır, gripse aniden çıkan ateş ve halsizlikle başlıyor. Memorial Şişli Hastanesi İç Hastalıkları Bölümü’nden Uz. Dr. Gürkan Yurteri,“Soğuk algınlığı ile gribi ayırt etmek lazım. Soğuk algınlığı, yavaş yavaş gelişen halsizlik, hapşırık, burun akıntısı ve tıkanıklığı, boğaz ağrısı ve öksürmeyle başlar. Grip ise aniden ortaya çıkar. Kişi sabah işe giderken iyidir, 3-6 saat içinde birden üşüme, aşırı halsizlik, yorgunluk, ateş yükselmesi olur. Yaygın vücut ve baş ağrısı, özellikle göğüste baskı ve ağrı hisseder ve bazen tabloya kuru bir öksürük de eşlik eder” dedi.

“Grip tedavi edersen 1 haftada, tedavi etmezsen yedi günde geçer” deyişi genel kabul görüyor. Ancak ortalama bir hafta süren grip, kişinin kalp yetmezliği, akciğer hastalıkları gibi önceden başka hastalıkları da varsa daha uzun ve ağır seyredebilir. Hastada 3 günden fazla süreyle ateş, solunum sıkıntısı, ciddi kusmalar sebebiyle beslenme ve sıvı almada zorluklar ortaya çıkarsa gecikmeden tekrar doktora başvurması gerekiyor.

2 portakalın suyu yeter
Gripten korunmak sık sık el yıkamak ve dengeli bir beslenmeyle mümkün. Ayrıca vücudun bağışıklık sistemini güçlendirmek için, bol bol sıvı tüketmek, mevsimine göre sebze, meyve ağırlıklı beslenmek büyük önem taşıyor.

Pekmez, bal gibi doğal besinlerden faydalanmak, özellikle kışın doğal bir antibiyotik olan turpu bol bol yemek faydalı. Vitamin hapı kullanmak yerine, günde 2 adet portakalın suyunu içerek C vitamini dopingi yapmanın en doğal yolu arasında. Ancak C vitaminin fazlası vücutta birikerek sağlık sorunu yaratıyor.

Püf noktası
İNATÇI ÖKSÜRÜK
Grip geçse bile, virüs hava yollarını hassaslaştırdığı için arkasında inatçı bir öksürük bırakabilir. Hasta ısı değişikliği, hava kuruluğu ve tozdan kolay etkilenerek öksürür. Bu nedenle gribin etkileri tamamen ortadan kalkana kadar istirahat etmeli ve beslenmeye özen gösterilmelidir.

ANTİBİYOTİKLER
Gripte antibiyotik kullanımı, tedavide en son akla gelmesi gereken şey. Ancak komplikasyonlar ortaya çıktığında doktor tavsiyesiyle alınmalı.

NE ZAMAN İLAÇ ALMALIYIM?
Antiviral ilaçlar, gribin hem daha hafif hem de kısa sürede geçmesine yardımcı olur. Grip belirtileri başladıktan 48 saat içinde doktorun önerdiği antiviral ilaçlar, virüsün diğer kişilere bulaşmasına da engel oluyor. Hastalar tek kullanımlık mendil kullanıp hemen atmalı, kalabalık ortamda maske kullanmalıdır.

C VİTAMİNİ
Doktora danışmadan her gün C vitamini almak gribi önlemez. Bu durum zamanla vücutta tehlikeli birikime de yol açalabilir.

ELLERE DİKKAT
Elleri sık ve kuralına uygun yıkamak virüs bulaşımını önemli ölçüde azaltır. El yıkarken sıvı sabun, kurularken kâğıt havlu kullanılmalı.

İŞE NE ZAMAN DÖNMELİ
Hasta, evde istirahat ederek, bol bol su ve sıvı alarak ve dengeli beslenmelidir. Ayrıca doktorun tavsiye ettiği grip tedavisine vakit kaybetmeden başlanarak, hasta ancak ateşi düştükten bir gün sonra işe dönmelidir.